Makale özeti ve diğer detaylar.
İnsanoğlunun uygarlaşma serüveninde, yaşam biçimleri, kullandığı aletler, inançları, çalışma biçimleri, yöntemleri, düşünsel ve sanatsal faaliyetleri, siyasal ve sosyal örgütlenme biçimleri adına atılan adımlar çok da kolay gerçekleşmemiştir. İnsanın gereksinmelerinin değişmesi ve çeşitlenmesi ile sorulan sorulara, bulunan mantıklı yanıtlar, bilimsel metotların gelişmesine neden olmuştur. Yaşamı kolaylaştırmak için geliştirilen bu metotlar, bazı prensipleri de ortaya çıkarmıştır. Böylece insanın ihtiyaçları doğrultusunda gerekli olan düşünce, insanın zihninde oluşarak tasarım sürecini de başlatmıştır. Tasarım sürecinde gereken temel prensiplerle, düşünce artık zihinden dışarı çıkarak, işlevsel hale dönüşmeye başlamaktadır. Günümüzde bir düşünceyi önce zihinde canlandırarak tasarlamak, daha sonra düşüncenin şekle dönüşmesiyle tasarımlamak, o şeklin ilk halini kâğıda geçirerek tasarı halini alması ve geliştirilerek tasara dönüştürülmesiyle oluşan tasarımın, bazı prensipleri vardır. Tasarımda görülen prensipler, ilkeler ve öğeler bağlamında ele alınıp uygulandığında, hem tasarımcı hem de izleyici için görsel algıda anlaşılabilir tasarımların ortaya çıkması sağlanabilmektedir. Bu bağlamda; 11. yüzyıldan itibaren Anadolu'ya göç etmeye başlamış çeşitli Türk toplulukları, bu topraklarda yaşayan uygarlıkların gelenek ve görenekleri ile kendilerininkini sentezleyerek, kendilerine has bir sanat dili oluşturmuşlardır. Görsel tasarım ilkelerinin temelinin bile 1900'lerde atıldığı göz önüne alınırsa; 13. yüzyılda yaşamış olan dokuyucular, kendi estetik algılarının ve sentezlerinin sonucunda; günümüzde hala hayranlıkla izlenen Anadolu Selçuklu dönemi halılarını üretmişlerdir. Toplamda günümüze kadar ulaşan, birbirinden farklı kompozisyonlarda dokunmuş on sekiz adet Anadolu Selçuklu halısı bulunmaktadır. Ancak, XIII.-XIV. yüzyıllara ait on sekiz adet bütün ve parça halindeki halılardan, Türk ve İslam Eserleri Müzesinde sergilenen (Env. no 683 ve 692, 693) iki halı parçası birbirine çok benzemektedir ve incelendiğinde; bu iki halı parçasının birbirinden bağımsız olduğu anlaşılmıştır. Belirlenen iki Anadolu Selçuklu halı parçasının üzerinde yapılmış olan araştırma ve incelemeler sırasında; bu her iki halının asıl bordür ölçülerinin birbirinden farklı olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca dış sedeflerinde görülen renk farklılıkları da bize bu halı parçalarının birbirinden bağımsız olarak dokunmuş olduğunu düşündürmüştür. Bu halıların zemininde görülen renk, birim, yön ve aralıktan oluşan öğelerdeki benzerlik, tek bir halının iki parçasıymış gibi algılanmalarına, neden olmaktadır. İncelemede, Env. no. 692-693'te görülen halı zeminlerinin üzerinde yer alan formlarda, dokunmuş olan son bir buçuk sırada, hem renk değiştirilmiş hem de birim üzerine ek bir renk katılarak, farklı bir etki oluşturulmuştur. Böylece bu iki Anadolu Selçuklu halı parçasının, birbiri ile ilişkisi olmayan ancak benzer özellikler taşıyan farklı iki halı olduğu düşünülmektedir.
During the human adventure of civilization, the steps taken in the name of lifestyles, tools used, beliefs, styles of working, mental and artistic actions, political and social organizations were never easy. The logical answers to questions that were raised with the change and the increase in variety of human needs caused the development of scientific methods. Those methods developed to ease the life are also responsible for the birth of some principles. Thus the thinking necessary for human needs gave start to the process of designing. With the basic principles necessary for the designing process thought now gets out of the mind and begins to become a functional means. The design, which comes into being by first imagining and then putting this imagination on paper to be shaped and realized, has some principles. When held in the context of principles and elements, these provide comprehensible designs in visiual perception for both the designer and the observer. In this way the various Turkish groups immigrating to Anatolia from the XI. Century, have shaped a unique artistic language by synthesizing the customs and traditions of local civilizations with their own. Considering that the founding of the visual design principles were determined only by 1900's, the XIII. Century weavers have produced rightly admired Anatolian Seldjuki era carpets as a result of their own aesthetical perception and synthesis. Only eighteen of those Anatolian Seldjuki carpets with different designs survived today. However, from those eighteen survived (as whole or as bits and pieces) two pieces of carpets which currently are in The Turkish and Islamic Arts Museum (Inventory #683 and 692, 693) appear similar, but upon scrutiny, it is now known that they are independent to each other. Thorough examinations of these two Anatolian Seldjuki carpet pieces have shown that original bordure measurements were different. Also the color differentiations of outer nacres made us think that these pieces were wowen separately. The similarities in colors, units, course and gaps made them understood as two parts of one carpets. However, close examination shows that on the forms placed on the carpet backdrop of #692-693, the last one and a half lines have both a change of colors and the creation of a different effect by putting an additional color on the units. Thus it is now thought that these two pieces of Anatolian Seldjuki carpets are from two independent carpets bearing similar aspects.