Makale özeti ve diğer detaylar.
Modern tarih boyunca, anlaşmazlıklar ile dünya sorunlarının çözümünde yeni yolların ortaya çıkışı arasında doğrudan bir ilişki olagelmiştir. 17. Yüzyıl'dan bu yana yaşanan tüm büyük savaşlar, yeni bir düzenin ortaya çıkmasını sağlayan anlaşmalarla sonuçlanmıştır. 1648 yılındaki Vestfalya Antlaşması'nın Otuz Yıl Savaşları'nın ardından imzalanması, Napolyon Savaşlarının 1814-15 Viyana Kongresi ile sonlandırılması, Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda talihsiz Versay Antlaşması'nın imzalanması, 1945 yılında Birleşmiş Milletler'in kurulmasına temel hazırlayan Yalta Konferansı, buna örnek teşkil edecektir. Ancak, küresel çaplı bir savaş olarak görülebilecek Soğuk Savaş, bu geleneğin aksine, tarihe geçen bir anlaşmayla sona ermemiştir. Onun yerine, Demir Perde'nin düşmesi ve Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla sonlanmıştır. Resmi bir sonuç değildi bu; savaşan taraflardan birisinin varlığını, aniden sona ermişti. Bu yüzden, Soğuk Savaş'ın bitiminden 20 yıl sonra bile ortaya çıkan yeni dünya düzeninin getirdiği engellerle başa çıkabilecek yeni bir uluslararası yasal ve politik sistem, resmi olarak oluşturulamamıştır. Bunun yerine ise, bir takım geçici, taktik amaçlı ve spesifik çatışmalara yanıt vermeye odaklı anlaşmalar uygulanmıştır. Yukarı Karabağ bölgesinden Kıbrıs'a, çözümsüzlüğe kilitlenmiş İsrail-Filistin anlaşmazlığına dek, bir dizi ateşkes niteliğinde düzen-leme, kan dökülmesini sona erdirmede başarılı olmuş; ancak kapsamlı bir barış düzenlemesi getirmek konusunda eksik kalmıştır. Genel itibariyle, bugünkü durum, uluslararası aktörlerin çeşitliliğini niceliksel olarak artırmış; dış politika yapım sürecini ise niteliksel olarak daha çetrefilli bir hale getirmiştir.
Throughout modern history, there has been a direct relationship between conflict and the emergence of new ways of arbitrating world affairs. Every major war since the 17th century was concluded by a treaty that led to the emergence of a new order, from the Treaty of Westphalia in 1648 that followed the Thirty Years' War, to the Congress of Vienna of 1814-1815 that brought an end to the Napoleonic Wars, to the ill-fated Treaty of Versailles that concluded the first World War, to the agreement at Yalta that laid the groundwork for the establishment of the United Nations in 1945. Yet the Cold War, which could be regarded as a global-scale war, ended not with grand summitry, but with the fall of the Iron Curtain and the collapse of the Soviet Union. There was no official conclusion; one of the combatant sides just suddenly ceased to exist. Two decades hence, no new international legal and political system has been formally created to meet the challenges of the new world order that emerged. Instead, a number of temporary, tactical, and conflict-specific agreements have been implemented. From the Nagorno-Karabakh region to Cyprus, and even the deadlocked Israeli-Palestinian dispute, a series of cease-fire arrangements have succeeded in ending bloodshed but have failed to establish comprehensive peace agreements. Overall, the current situation has quantitatively increased the diversification of international actors and qualitatively complicated the foreign-policy making process.