Makale özeti ve diğer detaylar.
Bütün canlıların varlıklarını sürdürebilmeleri için iletiĢimde bulunmaları zorunlu-dur. ĠletiĢimin insanın var olması ile özdeĢ olduğu; insanın iletiĢimde bulunduğu sürece varlığını gerçekleĢtirip, kendini dıĢa açabileceği gerçeği dikkate alındığın-da; hangi türden olursa olsun iletiĢimin, insan için hem kiĢisel hem de toplumsal seviye-lerde önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla insanların ve toplumların ortaya koydukları maddi ve manevi bütün birikimler iletiĢimle gerçekleĢmiĢtir. Bunun önündeki engeller bu süreci olumsuz etkilemekte, insanın bütün varlık gurupları ile olum-suz bir iliĢki ve iletiĢim geliĢtirmesine sebep olmaktadır. Bu çalıĢma, iletiĢimin önemine ve bunun sağlıklı bir Ģekilde gerçekleĢmesi önündeki engellere dikkat çekmektedir. Söz konusu iletiĢim süreci ve bunu engelleyen unsurların belirlenmesinde Kur‟an‟ın konuyla ilgili ayetleri, din bilimleri, eğitim psikoloji ve sosyolojisi, antropoloji ve iletiĢim bilimle-rinin verilerinden yararlanılarak iĢlenmiĢtir.
All the living creatures are to realize communication so as to maintain their lives. When the fact that the concept of communication is identical to the very existence of the human being and that only by communicating can the human beings maintain their existence is taken into account, the importance of communication, regardless of its kind, both in terms of individual and social levels becomes distinct. Therefore all the spiritual and material accumulations realized by the people have become possible by means of communication. The obstacles before the communication causes this process in a negative way and lead the human beings to develop a negative relationship and communication with all the creature groups In this study, the importance of communication and the obstacles in front of it to draw attention to the realization of a healthy way. This communication process and the determination of the factors which prevent its communications-related verses of the Quran, religious science, education psychology and sociology, anthropology and communication science data were used