Makale özeti ve diğer detaylar.
Bu çalışma, göç olgusunun ortaya çıktığı dönemlerin siyasi, ekonomik ve kültürel belirleyicileri tarafından şekillendirildiğini özellikle göç akımlarını açıklayan kuramlara odaklanarak öne sürmektedir. Çalışma, aynı zamanda göç teorilerinin, tarihsel olarak dünyadaki dönemsel ekonomik politika ve uygulamalardan etkilendiğinin altını çizmektedir. Buna göre, 1960'lı yıllarda ortaya atılan neo-klasik göç teorileri dayandıkları iktisat modeline ve günün koşullarına uygun olarak "bireysel faktörleri" göç analizinin içine dâhil etmiştir. Bu teori, göç sürecini bireysel girişimin bir parçası olarak yorumlarken, bölgeler arası eşitsizlikleri işgücü arz-talebi yoluyla giderilebilecek geçici dengesizlik durumları olarak değerlendirmiştir. Ancak, özellikle 1970'li yılların ekonomik krizleri ve işgücünün sömü- rülmesine karşı oluşan negatif ortam, yapısal eşitsizliklerin sorgulanmasını gündeme getirmiştir. Bu bağlamda, merkez-çevre ilişkileri kapsamında, uluslararası göçün merkez ülkeler tarafından çıkarlarına uygun olarak yönlendirildiğini savunan dünya sistemi teorisi ön plana çıkmıştır. Aynı dönemlerde, ikili işgücü piyasası teorisi ise merkez-çevre kavramını işgücü piyasalarının yapısına uyarlayarak zengin ülkelerdeki birincil (vasıflı) ve ikincil (vasıfsız) işgücü ayrımına dayalı olarak enformel sektörün güvencesiz ve ucuz işgücü olması nedeniyle yüksek düzeyde göçmen emek gücüne ihtiyacı olduğu iddiasındadır. 1990'lı yıllardan sonra ise, ekonominin küreselleşmesi ve uluslararası iletişim ve ulaşım kaynaklarının gelişmesinin uluslararası göç sürecinde yarattığı karmaşıklaşma ile birlikte yapısal faktörlerin yanında kültür, aileler, etnik gruplar ve ilişki ağlarının da göç analizine katılması söz konusu olmuştur.
This paper claims that the phenomenon of migration is directly constructed by political, economical and cultural factors of its conditions of emergence with a special focus on the migration theories which try to explain the migration streams. This study also underlines that the explanations of migration theories are affected by the world economy-politics and practices in specifically historical period. Accordingly, the neo-classical migration theories in the 1960s pointed to the "individual factors" by evaluating the migration process as a part of individual decision and explained inequality between regions as a temporary unbalance which can be overcome by the regularization of the labor supply and demand. Yet, the negative reactions against the conditions economic crisis and labor exploitation in the 1970s revived to query the structural inequalities. In this context, the world system theory suggested that international migration is directed or manipulated by the interests of central capitalist countries in accordance with the center-periphery relations. In the same period, dual labor market theory tried to interrogate center- periphery relations with a special reference to the structure of labor market dualism formed by primary (skilled) and secondary (unskilled) sector in the rich countries where the informal sector needs a huge quantity of migrant labor because of their cheap and unsecured labor supply. After the 1990s, migration studies have started to analyze cultural factors, family, ethnic groups and social network in addition to the structural factors because of the complexity of international migration created by globalization of economy and increasingly development of communication and transportation technology.