Makale özeti ve diğer detaylar.
Alaeddin Keykubad tarafından tamir ettirildiği için yanlış olarak onun adıyla bilinen fakat Selçuklu emiri Muhyiddin Mesud’un Ankara’da hüküm sürdüğü devirde sarayla birlikte yapılmış olan (1197) cami bugüne kadar yalnızca ahşap minberi ile dikkat çekmiştir. Aslında o, yalnız Ankara’nın değil, Türk mimarisinin bazı problemlerini aydınlatacak bazı unsur ve yenilik içermektedir. Caminin kıble duvarındaki bir kapı, varlığı bilinmekle birlikte yeri şimdiye kadar tespit edilemeyen batıdaki saraya
geçit vermekteydi. Caminin doğusunda bulunan bir mihrap izi burasının daha eski bir camiyi işaret etmektedir. Osmanlılara kadar bu eski ve yeni cami bir kapı ile bağlanarak birlikte hizmet etmişlerdir. Düz damlı bu eski caminin batısına yapılan şimdiki cami, kuzeyindeki son cemaat yeri ve onun üstündeki kadınlar mahfili Muhyiddin Mesud’un eseri olup son iki unsur Türk mimarisinde türünün bilinen en eski örnekleridir. Cami, eski bölümdeki alçı kaplamalı mihrabı, ahşap minberi,
ahşap örtüsü, üstü kadınlar mahfeli olarak düzenlenmiş alçak son cemaat yeri ile klasik Ankara üslubunun temel taşı olmuştur. Ayrıca minarenin yanındaki çeşme de bildiğimiz suyu devamlı akan bir çeşme olmayıp, suyu taşınarak temin edilen farklı bir çeşmedir. Yanındaki saray ise kıble duvarında kapısı bulunan diğer bazı Selçuklu devri camilerinin hemen yakınında veya bitişiğinde bir sarayın bulunabileceğine dair önemli bir işarettir.
The mosque noted today only by his wooden minbar, adjunct to a palace, was built by Muhyiddin Mesud, the Seljuk prince, during his reign in Ankara (1197)., It has been inaccurately attributed toAlaeddin Keykubad who may have only repaired it. The structure is important as some of its details and renovations may shed light not only on the regional architecture of Ankara but also on Anatolian Turkish architecture. A corridor on the south wall allowed the prince to reach the
mosque from the palace, a detailed unknown to us so far. The remains of a mihrab on the east of the main mosque indicate the existence of an older mosque. Adjoined by a door, the new and old mosques served together until the Ottoman period. The present mosque, narthex and women’s gallery above it built at the west side of the old mosque with their flat ceiling are the works of Muhyiddin Mesud. The last two are the oldest examples of their forms in Turkish architecture.
Its mihrab plated with stucco, the wooden minbar, the flat ceiling and the short narthex, the upper part of which was arranged as the women’s gallery, made the new mosque a cornerstone of the traditional Ankara style. In addition, its fountain next to the minaret was not constructed in a classical manner, with water flowing down directly from a source, rather the water was carried. As the mosque was built together with the palace, this might be an indication that other Seljukid mosques, where the qiblah wall had a door might have been constructed together with a palace.