Makale özeti ve diğer detaylar.
Gerçekte kültürel evrenimizde, "yaayan" ve "yaamakta olan" diye iki farklı Nasrettin Hoca bulunmaktadır. Bu itibarla Nasrettin Hoca ve fıkraları hakkında çalıılırken bu durumun mutlaka göz önünde bulundurulması ve metodolojinin de bu gerçee uygun biçimde oluturulması gerekmektedir. Dier bir deyile edebiyat tarihçisi ile kültürbilimcinin çalıacaı Nasrettin Hocalar farklı kimselerdir, dolayısıyla bu iki disiplinin çalıanı, konuya farklı açılardan yaklamalıdır. Fıkralar, sahip oldukları yapısal ve ilevsel özellikleri dolayısıyla toplumda en fazla rabet gören sözlü anlatım türlerindendir. Bunlara bir de tipolojik özellikleri bilinen ve sevilen bir kahraman ilave edilmise rabetleri daha da artmı demektir. Rabette sınır tanımayan Nasrettin Hoca fıkraları, toplumdaki olumsuz tip ve davranıları eletirirken aslında, zımnında Türk kimliinin bazı temel niteliklerini de gözler önüne sermektedir.
Actually, in our cultural universe we have two different Nasrettin Hodja who "lives" and "keeps living" too. Therefore, studying about Nasrettin Hodja and his anecdotes, this situation needs to be taken into consideration and also methodology should be constituted in accordance with this essence. In other words, literary historian and cultural-scientist study about different Nasrettin Hodjas, so they should adopt different methods of approach. Anecdotes are really popular oral genres in the society because of their structural and functional features. A hero whose typological features are known and loved by the society also increases the popularity of this oral genre. In this context, Nasrettin Hodja anecdotes, while criticising the dissonant people and negative attitudes in the society, display the leading qualities of Turkish identity.