Makale özeti ve diğer detaylar.
Bu makalede TCK’nın 76. maddesinde tanımlanan soykırım suçu incelenmektedir. Soykırım, uluslararası hukuk tarafından tüm insanlığı ilgilendiren en ağır suç olarak kabul edilmiştir. Bu niteliğine rağmen insanlık, son yüzyılda Almanya’da, Bosna’da ve Ruanda’da yaşanan soykırım olaylarına şahit olmuştur. İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan acı olaylar, uluslararası toplumu bu suçla mücadele etmek bakımından ortak hareket etmeye zorlamış ve nitekim Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 9 Aralık 1948 tarihinde “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi”ni kabul etmiştir. 1990’lı yıllarda Bosna ve Ruanda’da yaşanan olaylar ise, uluslararası toplumun yarım asırdan fazla bir zamandır süren çabalarını hızlandırarak, soykırımın da içinde bulunduğu uluslararası hukuk suçlarını yargılamak üzere daimi statüde bir uluslararası ceza mahkemesinin kurulmasıyla sonuçlanmıştır. Türkiye Soykırım Sözleşmesini 1950 tarihinde onaylamış olmasına rağmen, sözleşmeden kaynaklanan ve soykırım fiillerini iç hukukunda suç olarak düzenleme yükümlülüğünü ancak 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile yerine getirebilmiştir. Türk Ceza Kanununun 76. maddesinde soykırım suçu, bir planın icrası suretiyle, milli, etnik, ırki veya dini bir grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi maksadıyla, bu grupların üyelerine karşı maddede sayılan fiillerden birinin işlenmesi olarak tarif edilmiştir. Bu tanıma göre suçun faili herkes olabilir; ancak mağdur mutlaka milli, etnik, ırki veya dini bir grubun üyesi olmalıdır. Mağdur, suçu oluşturan ve beş bent halinde maddede sayılan fiillere, böyle bir gruba mensup olduğu için maruz kalmalı ve failin maksadı sadece mağduru değil, mağdurun üyesi bulunduğu grubu tamamen veya kısmen yok etmeye yönelmelidir. Suçun oluşması için failin maksadına ulaşması şart olmayıp, sadece böyle bir maksatla hareket etmesi yeterlidir. Bu suçu, kasten öldürme, kasten yaralama ve işkence gibi diğer suçlardan ayıran en önemli özellik, manevi unsur bakımından ortaya çıkmaktadır. Sadece kastın varlığı yeterli olmayıp, diğer bir manevi unsur olarak failin belirtilen maksatla hareket etmesi şarttır. Bu suç bakımından herhangi bir hukuka uygunluk sebebinin gerçekleşmesi mümkün gözükmemektedir. Soykırım suçunun yurtdışında işlenmesi halinde, bu suçtan dolayı Türkiye’de yargılama yapılması Adalet Bakanının talebine bağlıdır. Bu suçtan dolayı yabancı ülkede hüküm verilmiş olsa bile, Adalet Bakanının talebi üzerine Türkiye’de yeniden yargılama yapılır (TCK m. 13).