Makale özeti ve diğer detaylar.
Tarihi kökeni çok eskilere dayanan tahkim çağımızda yatırımcıların başka ülkelerde de yatırım yapmaya başlamasıyla beraber yatırımların güvence altına alınması için çözüm yolu olarak görülmekte ve seçimlik bir yargı olarak etkinliğini giderek artırmaktadır. Uluslararası alanda sözleşme yapan taraflar birbirlerinin mahkemelerine başvurmayı kendileri için riskli bulmaktadırlar. Yine, ulusal mahkemelerde yapılan yargılamaların uzun sürmesi de tahkimin tercih edilmesine yol açmaktadır. İşte bu hususları göz önünde bulunduran Türk kanun koyucusu 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu'nu kabul etmiştir. Ancak Kanun'da, Kanun'un ne zaman yürürlüğe gireceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle bu Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce yapılan sözleşmelere hangi hükümlerin uygulanacağı konusunda öğretide çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Kanun'a tâbi uyuşmazlıklar bakımından hâkim görüş uyuşmazlığın doğduğu anda yürürlükte olan hükümlerin uygulanacağını kabul etmektedir. Buna karşılık, inceleme konumuzu oluşturan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, kanımızca haklı olarak, aksine sözleşmede bir hüküm bulunmadıkça uyuşmazlığın doğum tarihi değil, sözleşmenin yapıldığı tarih esas alınmıştır. Sözleşme yorumu ilkeleri de bu sonucu haklı kılmaktadır.
Arbitration, which dates back to very old times, is regarded as a means of solution for the securing of the investments along with the investors have started to make investments in other countries and has been increasing its efficiency as an optional judicial remedy. Contracting parties in the international arena find it risky to resort to the courts in each other's country. Also, the long duration of judgements in national courts cause arbitration to be preferred. Thus the Turkish legislator adopted the International Arbitration Act No. 4686 ("Act") taking these matters into consideration. However there is not any provision regarding the effective date of the Act in the Act. For this reason, different opinions have been asserted in the doctrine as to which provisions shall be applicable to the contracts executed before the effective date of the Act. The prevailing opinion as regards the dispute subject to the Act admits that the provisions which are in effect at the time of arising of the dispute shall be applicable. Whereas, the decision of the Assembly of Civil Chambers of of Court of Cassation that is the subject of our review has been based not upon the date of arising of the dispute but upon the date of the contract unless there is a provision to the contrary in the contract, rightly in our opinion. Principles of interpretation of contract justify this result, too.