Makale özeti ve diğer detaylar.
Egemenlik ve siyasal iktidar, bireylerin toplumsal yaşamda barış ve güven içerisinde yaşayabilmelerinin bir gereği olarak görülmüş ve bu anlamda toplumsal yaşamın karakteristik özelliklerinden olan yöneten-yönetilen ayrımının doğal bir sonucu olarak kabul edilmiştir. Doğal hukukun "doğal toplum" tasavvurundan pozitivist hukukun "siyasal toplum" anlayışına kadar hemen hemen tüm toplumsal yaşam kurgularında bir yöneten ve yönetilen ayrımına ve dolayısıyla da egemen ve siyasal iktidar olgusuna vurgu yapılarak belli bir paradigma oluşturulmaya çalışılmıştır. Söz konusu toplumsal yaşam kurgularında, tüm toplumsal düzen ve bu düzenle ulaşılmak istenen amaçlar somutlaştırılırken, egemenlik ve siyasal iktidar kavramla-rına ait tartışmaların odak noktasını bireylerin bu toplumsal organizasyondaki ko-numları/rolleri oluşturmuştur. Buradan hareketle barışçıl ve medeni bir toplumsal yaşamın tesis edilip devam ettirilmesi adına en hassas nokta olarak hak ve özgürlük-ler sahibi bireylerin egemen ve siyasal iktidar ile olan ilişkileri kabul edilmiş ve bu ilişkiler belli güvencelere kavuşturulmak istenmiştir. Bu noktada, özgür ve özerk bireylerin güvencesi konumuyla anayasacılık geleneği gündeme gelmiş ve anayasa-cılık teorisi uzun ve çalkantılı bir süreç sonunda "özgürlük manifestosu" rolünü kazanarak hak ve özgürlükler lehine egemenlik ve siyasal iktidarı sınırlamayı başarabilmiştir.
Sovereignty and political rulership, have been regarded as necessary for the individuals of a society to survive in a peaceful and secure atmosphere and so as a natural output of the discrimination between the governer and the governed which is a characteristic of the social life. Almost in all social life patterns – from the "natural society" approach of natural law to the "political society" of positivist law- it is endeavoured to develop a certain paradigm by emphasizing on the discrimination between the governer and the governed and so on the facts sovereign and political rulership. In the aforementioned social life patterns, the whole social system and the goals desired to be achieved through this system have been embodied and the roles/status of individuals in this social organization have formed the focal point of the discussions on sovereignty and political rulership. Thus, relations between the sovereign political power and the individuals who hold rights and freedom have been recognized as the sore point in order to establish and maintain a peaceful and civilized society and these relations have been assured in certain ways. Herein, tradition of constitutionalism as the assurance of free and autonomous individuals has come up and constitutionalism theory, after a handwringing process, has been able to limit the sovereign political power in favour of rights and freedoms by capturing the role of "freedom manifest".