Makale özeti ve diğer detaylar.
Bütün temel hak ve hürriyetlerdeki sınırlamalar ve kullanılma şartları Anayasanın 13 ve 14. maddelerinde genel çerçeve niteliğindeki ilkelerle belirlenmiştir. Belirlenen ilkeler çerçevesinde bilgiye erişim özgürlüğü ve bu özgürlüğü sınırlayan sebepler belirlenmiştir. Bu kapsamda bilgiye erişim özgürlüğünü sınırla-yan sebeplerden olan "devlet sırrı" kavramı niteliği ve yorumlanmasındaki fark-lılıklar nedeniyle çerçevesi net olarak çizilemeyen bir kavram olduğu görülmek-tedir. Bu nedenle devlet sırrı kavramı kimi zaman devletin işlem ve eylemlerini koruyan bir zırh iken kimi zaman kötü niyetli idarecilerin sığındığı bir liman olmuştur. Dolayısıyla bu kavrama yüklenen anlam zamana ve kişiye göre sürekli olarak değişkenlik göstermiştir. Bunun için devlet sırrı kavramının tam sınırları-nı çizen bir tanımlama yapılamamış ya da yapılmak istenmemiştir. Bu noktada özgürleşen toplum düzenin bir gereği olarak devlet ve birey menfa-atlerinin denkleştirilmesi, devletin güvenliğinin korunması yanında bireyin bil-giye erişim hakkının gereksiz kısıtlanmaması, devlet yönetimindeki kişilerin keyfi tutum ve davranışlarının kontrol edilebilmesi adına devlet sırrı kavramının açık anlaşılır ve denetime imkân veren bir yasal düzenleme ile yasalaştırılması bir zorunluluktur. Bu çalışmada bireyin en temel hakkı olan bilgiye erişim özgürlüğü ile devletin kendi güvenliği ve menfaatlerinin korunması adına bu özgürlük alanında özel-likle "devlet sırrı" bağlamında yapılan sınırlamaların yerindeliği ele alınmıştır. Ayrıca devletin işlem ve eylemlerinin denetlenebilirliği bakımından mevcut düzenlemeler ile Devlet Sırrı Kanun Tasarısının getirdiği düzenlemeler ve uygulamada yaşanan sorunlar irdelenmeye çalışılmıştır.