Makale özeti ve diğer detaylar.
Yazar Türk Sözlükbiliminin problemlerini; Dilin kendine ait problemler ve sözlükbiliminde ortaya çıkan problemler olmak üzere iki ana başlık altında inceler. Birinci problem üzerinde epeyce geniş durur. Bunu toplam altı alt başlıkta uzun uzun irdeler. Yazar, dilin kendine ait problemlerini incelemeye geçmeden önce uzunca bir giriş yapar. Bu bölümde; sözlük yazarının çalışmasına başlamadan bir dizi prensip kararlarını almak zorunda olduğunu belirtir. Sonra Türkçe terimine açıklamaya girişir ve Türkçenin son 1000 yıldır geçirdiği serüveni kısaca özetler. Bu arada daha sonra uzun uzun işleyeceği sorunlara temas eder. Bütün bunların sözlük yazarının işini güçleştiren problemler olduğunu belirtir. Tietze, önce “dilin adı” konusuna açıklık getirir ve buradaki karmaşaya dikkat çeker. Bundan dolayı sözlük yazarının - hali hazırda dilin adlandırılmasında- çıkmaza girdiğini ve kendisinin bir neticeye ulaşmak zorunda olduğunu söyler. İkinci olarak Türkçeyle tarihsel bağlantısı olan lehçelerin (Çağatay, Azeri, Türkmen vd.) cazip sözvarlığının ne olacağıdır? Üçüncü konu ise sözlük yazarının sözlüğünü oluştururken tarihsel olarak ne kadar geri gideceği ve sözlük malzemesinin ne kadar eski olacağıdır. Dördüncü soruna gelince yeni kazanılan sözcük ve deyimlerin ne olacağıdır. Yazar burada özellikle dil anlayışından uzaklaşma (Schizoglottical) gizli tehlikesinden bahseder. Beşinci olarak ödünçleme sorunu ele alınmıştır. Türklerin İslamiyet’i kabulüyle birlikte Arapça ve Farsça Türkçe için bir kültür dili olmuş ve bu dillerden sayısız ödünçleme yapılmıştır. 20. yüzyılın başından itibaren Türk kültürünün yön değiştirmesiyle, Arapça ve Farsça bir kültür dili olarak kaybolmuş fakat daha az oranda da olmak üzere başlıca Fransızca, kısmen İngilizce, Almanca ve Latince yani Batı dilleri devreye girmiştir. Bu konuda son olarak ölçün dışı şekillere, argoya ve bölgesel ağızlara göre sınırlandırma sorununa değinilmiştir. Tietze, ikinci ana başlıkta sözlükbiliminde ortaya çıkan problemleri sıralarken ilk olarak kapsama sorununa eğilir. Ona göre sözlük yazarının sözlüğünü yazarken hangi materyalleri sözlüğüne alacağı ve hangisini almayacağı oldukça ciddi bir sorundur. Örn.modası geçmiş olan ya da öne sürülen fakat kısa sürede unutulan söz türetmeciliğinin yanı sıra eski kültür dilinden gelen muhtemel materyal dâhil Türkçede aslında hiç var olmamış binlerce madde, anlam ve girişleri gözden çıkarmak zorunda kalacaktır. Yazar bundan başka alfabe ve heceleme problemleri ile açıklama ve tanımlama problemlerini de uzun uzun irdeler.
The author analyzes the problems of Turkish lexicography under two topics; language’s own problems and problems which appear in lexicography. He discourses broadly about the first problem. He examines this problem under six subtitle. The author write a long introduction before analyze the language’s own problems. In this part; he indicates that dictionary writer should make some principle decisions before starting his work. And than he explains Turkish term and shortly summarizes adventure of Turkish for the last thousand years. By the way he mentions about the problems which will be processed detailed by him. He emphasizes that these are the problems which complicate the work of dictionary writer. Firstly Tietze classifies to “name of language” and remarks to complexity in here. Fort his reason he says that dictionary writer comes to a deadlock about language name and he should reach a conclusion. Secondly he asks a question; what will happen the substantial vocabulary of dialects that have historical relations with Turkish (Çağatay, Azeri, Turkmen etc.) The third topic how far dictionary writer should go back historically when he forms his dictionary and how old should be dictionary material. The fourth problem is what will be the new words and phrases which is newly acquired. The author especially mentions hidden danger of remove from understanding of the language (Schizolottical). Borrowing problem is discussed as a fifth topic. After acceptance of Islam by Turkish people, Arabic and Persian became the language of culture for Turkish people and they borrowed numerous words from these languages. Since the fist period of 20. century, Arabic and Persian disappeared as language of culture because of Turkish culture changed its direction towords to west. And west languages started to effect Turkish language in to a lesser extent, mainly French, partially English, German and Latin. Lastly, the author mentions the problem of limitation according to norm non-figures, slang and regional dialects. In the second main topic, when Tietze order the problems which emerge in lexicography, firstly he deals with the problem of subsumpiton. According to him when dictionary writer writes his dictionary which materials enter or keep out the dictionary is a very serious problem. For example he should dismiss the meanings, entries and thousands of items which actually din not exist in Turkish with the inclusion of outdated, suggested but in a short time disappering and probable materials which come from old culture tradition. Further, the author longly examines the problems of alphabet and spelling and problems of explanation and definition.