Makale özeti ve diğer detaylar.
Anadolu, asırlarca Osmanlı'nın elinin altında mazbut bir evlât olarak varlığını sürdürmüş, bir coğrafya adından çok bir teba olarak algılanmıştır. Sadakatin değer kazandığı buhranlı dönemler yaşanınca bu kaynak ve yıllarca ihmal edilmişliği dikkat çekmeye başlamıştır. Tarihî, ideolojik ve kültürel temelleri olan Anadoluculuk fikri bu dinamiklerle şekillenir. Devrin siyasî ve sosyal şartları bu fikri besleyebilecek nitelikteydi. Anadolucuların yoğunlaştıkları noktalar ortak olsaydı bugün çok daha güçlü bir hareketten ve onların iddiasıyla söylersek bir "Türk Rönesansı"ndan söz edilebilirdi. Farklı kollardan ve birbirinden habersizmiş gibi ilerleyen hareket, kendilerini ifade edecek güçlü sanatçılarla buluşamadan Türk düşünce tarihi içerisinde eriyerek kaybolmuştur. Mehmet Kaplan, lise yıllarında Anadoluculuk fikrinin en önde gelen ismi Hilmi Ziya Ülken'in eserleriyle tanışır. Üniversite yıllarında derslerini takip eder ve bu yıllarda Anadolucular arasında olduğunu ifade eder. Bu isimlerle yakınlığını, Anadolu muhabbetini, bir fikir ve hizmet adamı olarak ömrünün sonuna kadar farklı vasıtalarla ortaya koyar. Onun Anadolu'ya sevgisi daha önce de dile getirilmesine rağmen Anadolucularla olan bağı hiç gündeme gelmemiştir. Bu çalışmada Mehmet Kaplan'ın Anadolucularla ilişkisi ve Anadolu sevgisi birlikte değerlendirilmiştir.
Anatolia which had been dominated and ruled by Ottomans for so many years, had been rather known as nation then land. In the time of social crise which loyalty gains great value, Anatolia, has started to receive attention with being neglected. The idea of Anatolianism that has deep historical, ideological and cultural roots was being formed under above dynamics. Conjoctural atmosphere of that period was also contributing the idea of Anatolianism. Today, we could have been talking about a "Turkish Ronesans", if there was a great consensus among the Anatolianists. This movement has been melted into Turkish Intellectual History with having no influence. Mehmet Kaplan, in his college years, met with the books of Hilmi Ziya Ulken who is one of the prime actors of Anatolianism movements. He was following Ulken's class in his university years and claiming that he is one of the active persuants of that movement. As an active intelectual, he has never changed his position regarding to that movement and exposed his active position by the end of his life for his passion to Anatolian movement with different occasions. Kaplan's passion to Anatolia was very well known but his close connections to Anatolianist has never been examined. In this research, as first, the both his connections and passions is taken into consideration as together.