Makale özeti ve diğer detaylar.
Türkiye’de modern edebiyat 1839’da Tanzimat hareketi ile başlamakla beraber, uzun yıllar İstanbul merkezli kalmış, Anadolu’ya açılamamıştır. Anadolu’nun Türk edebiyatındaki varlığının ancak Türkçülük akımına bağlı olarak ortaya çıktığı görülür. Bu süreçte aydın, hem halktaki milli kültürü özümsemek ve hem de köyü canlandırmak gibi ikili bir görevle halka, köye gitmek durumundadır. Yeni Türkiye’nin kuruluşuyla, edebiyattaki bu yönelişin hızlandığı görülmektedir. Ne var ki Halkevleri kanalıyla sürdürülen bu Halka Doğru hareketi büyük ölçüde “turistik” kalmış, kentli aydının köyde yaptığı “piknik” olmaktan kurtulamamıştır. Cumhuriyetin “sınıfsız Halkçılık” ilkesinin sonucu olarak bu hareket romantik bir Köycülük hareketi olmaktan öteye gidememiştir. Bu edebiyat, büyük ölçüde, köyü ziyarete gelen kentli aydının “ordaki köy”e “dışarıdan bakış”ının eseri olmaktan öteye gidememiştir. Bu yapının ancak, Cumhuriyet döneminde Anadolu insanının, eğitim olanaklarına kavuşması, bir kısmının yazar olmaya başlamasıyla değiştiği görülür. Bu noktada ise 1940’larda faaliyette bulunan Köy Enstitüleri önemli rol oynamıştır. Köy Enstitüleri’nde eğitim gören on binlerce gençten kimilerinin yazar olacağı bir süreç başlamıştır. Bunların ilk örneği Mahmut Makal ve Bizim Köy (1950) adlı yapıtıdır. Bizim Köy ile başlayan bu yöneliş, Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Başaran, Dursun Akçam vb. Köy Enstitüsü mezunu köy kökenli gençlerin edebiyata girişleriyle güçlenerek bir “köy edebiyatı”nın oluşmasını sağlayacaktır. Bu edebiyat, o güne değin ortaya koyulmuş memleket edebiyatından farklıdır. Türk edebiyatında ilk kez, köy gerçeği köy kökenli gençler tarafından, “içeriden” yansıtılmaktadır. Bu nedenle, bu eserlerin bir edebiyat yapıtı olduğu kadar sosyolojik bir belge niteliğinde olduğu da söylenebilir. Bu akım, Türk edebiyatında 1970’lere kadar ana akım halinde sürerek köy gerçeğini birinci elden aktardığı gibi, Enstitülü olmayan yazarların da köy gerçeğine eğilmelerinde etkili olmuştur.
Although the modern literature in Turkey started with the movement of Tanzimat (Reformations) period in 1839, it was mainly centered in Istanbul and was not able to spread to Anatolia. The emergence of Anatolia in Turkish Literature could only be seen as part of Turkization movement. During this process, the intellectual had to go to village and village people to both internalize the national culture in people and raise awareness and thus revive the village life. Together with the establishment of the New Turkey, this trend in the literature accelerated. However, this “Towards the People” (Halka Doğru) movement through Community Centers (Halkevleri) mostly remained at a “touristic” level; it could not go beyond being a “picnic” that the urban intellectual was having in the rural. As a result of the new Republic policy of creating “classless populism,” this movement was no more than a romantic pastoralism. This literature was the product of an “etic” look of the urban intellectual at at the village “there.” This structure began to change when the Anatolian people were provided with better educational opportunities and thus some of them became authors and started to write about Anatolia and its people. At this point, Village Institutes played a considerably important role. Among the thousands who had been educated in the Village Institute, there were many that became writers afterwards. One of the first examples to these is Mahmut Makal and his work, Bizim Köy (Our Village)(1950). The movement starting with Bizim Köy grew and spread with the participation of authors like Fakir Baykurt,y Talip apaydın, Başaran, Dursun Akçam, etc., who were the graduates of Village Institute turned into a “Village Literature.” This literature had been different from the home country literature until then. For the first time in Turkish literature, the reality of the village was reflected through an “emic” lens by the authors who were born and grew in the village. Therefore, these works can be valued as sociological documentsas well as literary pieces. This movement not only conveyed the reality of the village from first hand as a mainstream until 1970s in Turkish literature, but also affected the non-rural authors’ interest in the village reality.