Makale özeti ve diğer detaylar.
Türk edebiyatının önemli sanatkârlarından biri olan Namık Kemal, yeni bir edebiyatın oluşmasında ve tanınmasında gösterdiği gayretlerle, eserleriyle, eleştirileriyle, âdeta bir ekol olmuştur. İsminin etrafında birçok isim toplanmış, düşüncelerini paylaşıp, onu savunmuşlardır. Çoğu zaman övülen Namık Kemal, bazen de eleştirilir. Namık Kemal, edebiyatımıza batıdan gelmiş türleri tanıtırken bunların içinde tiyatroya ayrı bir önem verir. Ona göre tiyatro, bir eğlencedir ama eğlencelerin en faydalısıdır. Mukaddime- i Celâl, Celalettin Harzemşah adlı eserinin önsözüdür. Namık Kemal, bu önsözü çok sevdiği Victor Hugo’nun Cromwell önsözüne benzeterek oluşturur. Özellikle bu bölümde, tiyatro hakkındaki düşünceleri ilgi çekicidir. Namık Kemal, Kara Bela adlı tiyatro eserini ise Magosa’da sürgündeyken yazar. Ancak ölümünden sonra basılan eserin zayıf bir eser olduğu düşünülmüştür. Kara Bela, Fecr- i Âti dönemi edebiyatının tanınmış sanatkârlarından biri olan Şahabettin Süleyman tarafından, 1911 yılında yazılan, ‘Tenkidat-ı Edebiye - Namık Kemal Kara Bela Münasebetiyle’ adlı eserle eleştirilir. Şahabettin Süleyman, Namık Kemal’i bir avam sanatkârı olarak tanımlar. Sonra eseri değerlendirir, eserin olay örgüsünü gerçek hayata uygun bulmaz. Şahabettin Süleyman’ın, kendisinden çok önce edebiyat dünyasında var olan Namık Kemal’e, sadece Kemal diye hitap etmesi dikkat çekicidir. Bu makalede eleştirilen bir sanatkâr olarak Namık Kemal, Sanatkâra Dönük Eleştiri anlayışıyla ele alınacaktır. Bilindiği gibi bu eleştiri metodunda eleştirinin merkezinde sanatkâr yer alır.
One of the most notable writers of Turkish literature, Namık Kemal was rather a school unto himself, owing to his pursuits in the creation of a New literature, his works and critical essays. Several prominent figures assembled around him, sharing his thoughts, and also defending him ardently. More often than not praised, he was sometimes criticized bitterly. Introducing Western literary forms to a nascent universe, he assigned importance to theater. For him, it is entertainment – but a most useful distraction. “Mukaddime-i Celal” is the preface of the title “Celalettin Harzemşah.” This prelude was composed with an allusion to Victor Hugo’s Cromwell foreword. In this, his views on drama are markedly captivating. He penned his play “Kara Bela” (“Misfortune”) while in exile in Famagusta. Published posthumously, it was purported, however, to be rather a tenuous piece. “Kara Bela” was criticized in “Tenkidat-ı Edebiye – Namık Kemal - Kara Bela Münasebetiyle” (“A Literary Critique – On Merits of Namık Kemal’s ‘Misfortune’,” written in 1911 by Şahabettin Süleyman, among the illustrious portraits of the Fecr-i Âti (“Pending Twilight”) period. He portrays Namık Kemal as a crony of the commoners. Thereafter, he adjudges that its plotline fails to align with real life. Remarkably, he chooses the less formal reference of “Kemal,” who has prevailed in the literary realm long before his debut. Criticized in this article for his artistic stature, Namık Kemal will be assessed with the Author-Based Critical Approach. Evidently, this method places the artist at the core of the critique.