Makale özeti ve diğer detaylar.
Edebiyata baktığımızda şehir imgesinin zengin bir literatür oluşturduğu görülmektedir. Kimi yazarlar doğrudan doğruya modern öncesi dönemlerin şehir algısını da içine alacak bütüncül bir yaklaşımla meseleye yaklaşırken, kimileri de yalnızca modern çağın ortaya çıkarttığı "metropol" denilen devasa şehirleri imgeleştirirler. İşte gerek şiirlerinde gerekse düz yazılarında "medeniyet" ve bunun türevlerinden biri olan "şehir" kavramını, gelenekçi-modernist karşıtlığının da ötesinde bütüncül bir bakışla ele alan yazarlarımızdan biri olan İsmet Özel, bir hak arama dili olarak gördüğü şiiri, barbarların diline benzetir. Çünkü şehir ona göre haksızlığın ve sömürünün çeşitli ideolojik araçlarla gizlenebildiği, insanların tüketim kültürü içinde bireyselliklerini, kimliklerini yitirerek bir yığın haline getirildiği bir mekândır. Barbarın verili dilin ve hayatın kodlarına yabancı oluşunu, insani değerlere yabancılaşmaması için bir imkan olarak gören İsmet Özel'in, temeli İbni Haldun'a kadar gidebilecek bir metaforu kullanarak, "sivil itaatsizlik" metaforunu da içine alacak biçimde kendi özüne ve dünyaya yabancılaşan bireyin "sahici olan"la temas kurma çabasını şiirinin ana izleklerinden biri haline getirdiği görülüyor.
It appears that the image of city bore rich in the literature. While some authors study this question in a comprehensive manner including the pre-modern period city image, some others, too, describe merely, the so called metropolis, gigantic cities which are appeared as a result of beginning of modern ages. İsmet Özel, who sees the poem as a tool of claiming and analogize to it for the language of barbarians, is one of the authors deals with the civilization and one of its derivatives the city, in a comprehensive methods beyond the discussions based on traditionalist and modernist conflict. This is because, according to him, the city is a place where injustices and exploitations are able to easily disguise themselves by various ideological means and a place where people turn to a mass losing their individual characteristics and their identities in the culture of consumption. The barbarians could not communicate with the shared language and had no way of knowing the codes of life, to Özel, well facilitated not to alienate to themselves from human values and hence it appears that Özel tries to make the struggle of alienated person to achieve a touch to myself and to the real one is one of his main guidance for his poems comprising civil disobedience which may well be traced back to Ibn Khaldun.