Makale özeti ve diğer detaylar.
Bu çalışmada; 12 Mart ve 12 Eylül askeri müdahale dönemlerindeki baskı ortamında uygulanan işkenceleri kurgusuna taşımış olan bazı romanlar karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir. İktidar ve ona karşı direnme pratikleri, toplumun ötekine bakışını anlamak ve bu yolla demokratik birlikteliğin önündeki engelleri görmek açısından önem taşımaktadır. Bu nedenle işkence anı, iktidar ve direniş cephelerinin birbirlerine olan duygu ve düşüncelerini, söz veya tavırla en açık biçimde ifade ettikleri bir diyalog anı olarak işaretlendi. Araştırmada işkenceyi iktidarla ilişkilendiren farklı yaklaşımlar kavramsal boyutu ile ortaya konduktan sonra ele alınan romanlar daha çok işkence anına odaklanarak analiz edilmiştir. Ayrıca kahramanın ve işkence uygulayanın duygu durumları, yazarın işkenceye yaklaşımlarını da içine alacak biçimde zaman zaman karşılaştırmalar yaparak değerlendirilmiştir. Çalışmada; 12 Mart dönemi işkencelerini konu alan romanların, işkencenin kendisini bir insan hakkı ihlali olarak sorgulamaktan çok, mutlak kötü karşısında mağduriyetten doğan kahramanlığa övgüyü barındıran tek tip bir dili benimsediği görülmüştür. 12 Eylül sonrası yazılan romanlar ise, hem toplumsal yapıdaki değişim hem de daha farklı kesimlerin aynı mağduriyeti yaşamış olması nedeniyle farklı bakış açılarını içinde barındırmaktadır. Siyasi, felsefi, sosyolojik ve psikolojik derinliği barındıran farklı anlatı dilleriyle, hem kendini hem de ötekini anlamaya yönelen sorgulayıcı bir yapıya bürünmüşlerdir. Ancak 12 Eylül’ü konu alan romanlarda, farklı gerekçelerle de olsa, daima bir hayal kırıklığı kendini hissettirmektedir.
In this study, a comparative analysis is made of several novels which have fictionalised the torture carried out during the military interventions of 12th March and 12th September. The ruling power and resistance movements against it are of importance in terms of understanding the other views of society and thus seeing the barriers to democratic coexistence. Therefore, we have indicated as a moment of dialogue with words and attitudes which most clearly express the feelings and thoughts of tyranny and pockets of resistance at the moment of torture. In the study, the different approaches which were referred the torture to the power, were suggested by their conceptual dimensions. Afterwards, the novels handled were analised by focusing on the time of the torture. In addition emotional situations of the protagonist and the torturer were evaluated by making comparisons every now and then and also including the author’s perspective to the torture. In the study of novels on the subject of torture in the 12th March period, the torture itself is seen not so much as an interrogation as a violation of human rights, but rather is espoused in a single type of language as praise to heroism born from the sufferings against absolute evil. Whereas in post 12th September novels, different viewpoints are adopted due to both the changes in the structure of society and different sections of society having experienced the same suffering. Different languages exploring political, philosophical sociological and psychological depths, which are directed both at self and others, enclose the interrogator in a structure. However, the novels dealing with the subject of 12th September, albeit for different reasons, always give a feeling of disappointment.