Makale özeti ve diğer detaylar.
Osmanlı’nın son yıllarından itibaren özellikle 1901-1912’de öne çıkan edebiyat tartışmalarına odaklanıldığında edebiyat topluluklarının sanat görüşlerini mecmualar aracılığıyla açıkladığı görülür. Her topluluk kendini tanımlama ve mottosunu ilan etmede genellikle kendisinden önceki toplulukların sanat görüşlerini temel alır. Bu noktada belli bir gruba mensup olduğunu beyan eden yazarların diğer mecmualar etrafında bir araya gelen yazarlar ve bağımsız yazarlarla kurduğu organik bağ önem taşımaktadır. Dolayısıyla söz konusu dönemde yer alan bir edebiyat topluluğunun faaliyetleri ele alınırken yazarların yaratım sürecinde beslendikleri kanallar göz ardı edilmemelidir. Söz gelimi, Fecr-i Âti sanat anlayışından söz ederken Edebiyat-ı Cedide’yi zikretmesi sebebiyle inceleme metodu olarak sadece Fecr-i Âti’ye değinmek edebî tartışmaları bütüncül biçimde yorumlamanın önüne geçecektir. Topluluklar arasındaki mutlak bağ, onların birbirlerinden bağımsız değerlendirilemeyeceğini ortaya koyar. Bu görüşten hareketle, bu çalışmada Fecr-i Âti topluluğunun diğer edebiyat çevreleriyle ilişkisi üzerinden, Rübab mecmuası etrafında gerçekleşen edebî tartışmalar değerlendirilmiştir. Edebî faaliyetlerin nasıl bir ortamda ortaya çıktığını anlamak için tarihsel arka plan çerçevesinde edebiyat çevrelerinin deneyimlerini aktarmaya özen gösterilmiştir. Dönemin edebiyat eleştirisi anlayışına dair sunduğu ipuçları ve eleştiri anlayışındaki değişimi göstermesi bakımından Rübab mecmuasının önemine dikkat çekilmiştir. Örneğin Şahâbeddin Süleyman’ın Çıkmaz Sokak piyesi ahlakî ölçütler bakımından eleştirilirken, Hüseyin Rahmi’nin Cadı romanı teknik özelliklerine göre değerlendirildiğinden edebiyat eleştirisinde öznelden nesnele bir dönüşüm söz konusudur. Böylelikle Rübab’da yer alan başlıca edebî tartışmalara değinilerek edebî eleştirinin nasıl gerçekleştirildiğine temas edilmiştir.
If one focuses on the literary debates that are significant in the late Ottoman period, particularly from 1901 to 1912, it can be seen that literary groups declare their views of art through periodicals. Each group, to describe and declare its own motto, takes its predecessor's view of art as a basis. At this point, the organic link between the authors, who declare that they belong to a particular group, and other ones, who came together around other periodicals, and independent authors, become important. Accordingly, when discussing the activities of a literary group through the period mentioned above, one should not put aside the links that have been useful for authors through process of writing. For instance, when mentioning about Fecr-i Âti's view of art, referring only to its own structure as a method of research, on the ground that it cites Edebiyat-ı Cedide, prevents literary arguments to be entirely interpreted. That strict connection between the groups shows that they cannot be evaluated independent from each other. Thus, in this article, literary debates that took place around the periodical Rübab are discussed in detail through the relation between Fecr-i Âti and other literary groups. In order to examine in which conditions the literary activities came forward, it is aimed to be reflected the experiences of liteary groups on the basis of an historical background. Because it gives some clues about the understanding of the literary criticism of that period and shows how that understanding varied, Rubab is pointed out as an important periodical. For instance, on the one hand Şahâbeddin Süleyman's play named Çıkmaz Sokak were criticized in terms of moral values, but on the other hand Hüseyin Rahmi's novel named Cadı were criticized in terms of its technical properties. This can be seen as a transition in literary criticism from subjective to objective. In this way, this article, by dealing with the leading literary debates that took place in Rübab, discusses how literary criticism was practiced at that time.