Makale özeti ve diğer detaylar.
Bu çalışma, devletçilik kadar önemli olan popülizme ve onun dönemlere göre değişen işlevselliğine dikkat çekmektedir. II. Dünya Savaşı’ndan sonra iş, istihdam, gelir ve genel olarak toplumun refahını artırmayı önceleyen Keynesyen sosyo-ekonomik politikalar, neo-liberalizm ile birlikte tamamen terk edilmiş ve bunun bir sonucu olarak eylem boyutu hiç olmayan söylem boyutu güçlü bir popülizm kendini göstermeye başlamıştır. Ayrıca söz konusu popülizm, 1950’lerde sermaye ağırlıklı bir görünüm almıştır. Bu, ilerleyen yıllarda neo-liberalizmin özellikle gelişmekte olan toplumlara sermaye transferini kolaylaştırıcı bir nitelik olarak değerlendirilebileceği anlamına gelir. Öte yandan bu süreçte özellikle 1970’lerden sonra emeği önceleyen bir sosyo-ekonomik politika olanak ve olasılığını gündeme getirecek bir sosyal ortam ortaya çıkmıştır. Ne var ki 1980’lerden sonra neo-liberalizm, tüm gündelik yaşamı derinden etkileyen ve emeğin tüm işlevselliğine rağmen sermayenin gücünü artırmak üzere bireysel özgürlüğü ve buna bağlı olarak tüketimi önceleyen üstün ve yetkin toplumsal bir aygıt olan küresel popülizmi ortaya çıkarmış ve pekiştirmiştir. Gerçekten de merkeziyetçilik ve evrenselcilik önceliği olan ve uygulanması oldukça güç modernizme oranla bireyciliği, özgürlüğü ve buna bağlı olarak sınırsız tüketimi vurgulayan post-modernizm küresel popülizmin yaygınlık ve etki alanını dikkate değer ölçüde artırmıştır. Böylece diğer gelişmekte olan toplumlar gibi Türk toplumsal yapısının da küreselleştiği ve çağa ayak uydurduğu inancı, küresel popülizmin kapsama alanını açıkça ortaya koyar.
This study highlights populism which is as important as estatism and its changing functionality with regard to periods. Keynesyen socio-economic policy that give priority to improvement of job, employment, wage and societal wellfare generally after WW II, completely abondened with neo-liberalizm and therefore populism that is fairly effective in discourse but action has begun to appear. However, in 1950’s, populism mentioned above has begun put forward its capital tendenced characteristics. This means that neo-liberalizm will be able to be appreciated as a functional characteristcs that make the transfer of capital of neo-libralism especially to the developing countries easy within following years. On the other hand, in this progress, a social context that will put the probability and possibility of a socio-economic policy which gives priority to labour especially after 1970’s on agenda has occured. Nonetheless, after 1980’s, neo-liberalism emerged and intensified global popülizm as an ascendent and perfect social instrument that highly effects whole everyday life and give priority to the individual freedom and therefore to the consumption in order to increase the power of capital despite all of the functions of labour. In fact, post-modernism that emphasizes individualism, freedom and therefore unlimited consumption with regard to modernism that is too difficult to be applied and that give priority to centralism and universalism has notably increased the extent and effectiveness of global populism. So, belief in globalistaion of Turkey’s societal structure and becoming compatible with this era as other developing societies put clearly forth the extention of global populism.