Makale özeti ve diğer detaylar.
The paper discusses the Turk languages, respectively the Altai languages from the important aspects as classification, transcription as well as distribution and history. The family relationships among the Ural-Altaic are also an important aspect. The classification, distribution and number of speaker of the Uralic is also anchored, intentional and irrespective of the existence of a relationship. Especially the classification of the ur- Altaic and its derivates are treated illustratively. Hereby, perspectives different experts are briefly outlined. These perspectives as well as the illustrations are based on the turkology, respectively on the accepted sources in the field of Ural- Altaic. The paper comprises new constructive ideas as well as contrastive comparisons. The linguistic records of experts were treated preferential. Despite intented to analyse the development, distribution and classification of the Ural-Altaic language group in general, the Turk languages are favored due to their spread, high number of speaker and their varying transcription. Furthermore, the demographic significance of the turk languages are not fully understood. Turkologists treat this subject justifiably subject-specific and mostly very complicated. Hence, the paper is expected to fill a gap through its different perspective.
Bu çalışmada Türk Dillerinin, daha doğrusu Altay Dilllerinin tarihi, yayıldığı coğrafya, bu dillerin yazı sistemleri ve sınıflandırılmaları ve bu konuda yapılan tartışmalar bütün yönleri ile incelenmektedir. Aynı zamanda altay ve ural dil gruplarının akrabalığı konu edilmektedir. Burada Ural dil grubu ile Altay dil grubu kökenleri itibari ile sanki ayni bir İlk-Dilden geliyormuş gibi sınıflandırıldı, yayıldığı coğrafya ve bu dilleri konuşanların sayısal dağılımı da aynı şekilde bu çalışmada incelendi. Özellikle İlk-Altayca ve onun türevlerinin sınıflandırılması çizimlerle desteklendi. Çizelgelerin ortaya çıkarılmasında değişik kanatlardan bilim adamlarının fikirleri önemle dikkate alındı. Çizimler olsun diğer değerlendirmeler olsun hepsi Ural-Altay dilleri alanında uzman bilim adamlarının düşüncelerine dayandırıldı. Çalışma bir çok yeni ve yapıcı fikri ortaya koyarken aynı zamanda da konuyla alakalı muhalif fikirlere de yeterince yer vermektedir. Ural ve Altay Dil gruplarının akrabalık konusunda yapılan tartışmaların önemine binaen, lenguistik delillere öncelikle yer verilmiştir. Japonya'dan Orta-Avrupa'ya kadar geniş bir coğrafyaya yayılmış olan bu dillerin önemi yeterince anlaşılmadığı ortadadır. Genelde Türkologların özellikle de batılı Türkologların yapmış olduğu çalışmalar, çoğunlukla uzman ve karmaşık alanlarda kaldığından, bu çalışma daha klasik bir konuyu ve bahsi geçen dil gruplarının demografik yapısını incelemekle önemli bir boşluğu dolduracaktır.