Makale özeti ve diğer detaylar.
Birgivî, 16. yüzyılda mukaddes olarak kabul edilen Arapçayı öğrenmenin farz olduğunu söyler. Dolayısıyla, bu lisan asırlarca eğitim kurumlarımıza hâkim olur. 19. asrın son çeyreğinde ise, zorluğu tartışma konusu olur. Bu tartışma, dilimiz Osmanlıca mı yoksa Türkçe mi? Lâtin alfabesi ya da Ermeni alfabesi alınsın mı, alınmasın mı? Arapça olmadan Türkçe ilim ve edebiyat dili olabilir mi, olamaz mı, meseleleri üzerine cereyan etmiştir. Dilimizin Osmanlıca değil, Türkçe olduğu tezini ilk ortaya atan Ş. Sâmi'dir. Ona medrese hocaları itiraz eder. Bu konuda Ş. Sâmi'yi K. Paşazâde Sait, medrese hocalarını da H. İbrâhim destekler. O, Arapçasız bir Osmanlıcanın, ilim ve edebiyat dili olamayacağını söyler. Ayrıca, Arapçanın dini lisanımız olmasından dolayı, Kurân-ı Kerîm gibi, Tanrı'nın himayesinde olduğu iddiasında bulunur.
At the sixteenth century, İmam-ı Birgivi said that Arabic which was so called the sacred language has to be learned as a duty. So, Ottoman educational institutions was dominated by Arabic for centuries. Only at the last quarter of nineteenth century, complexity of the language became a matter for discussion. This discussion was about the following questions like; the main language of Ottoman was Ottoman Turkish or Turkish? Should Latin or Armenian alphabet be get? Is it possible for Turkish to be a science and literature language without Arabic? Şemsettin Sami was the first person, who put forwad the idea of Turkish is the main language not the Ottoman Turkish. This idea was objected by the Hodjas of Madrassas, but Kemal Paşazade Sait supported the idea. Hacı İbrahim Efendi was sided by the Hodjas. He was claiming that the Ottoman Turkish was the language of Ottoman Empire and without Arabic this language can not be a science and literature language. Also he claimed that the Ara¬bic was the sacred language which was protected by Allah just like Quran.