Makale özeti ve diğer detaylar.
Toplu iş ilişkilerini düzenleyen 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun yerini alan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, önceki iki düzenlemeyi tek bir kanun altında toplamış ve yeni kanunla birlikte toplu ilişkilerde bazı değişiklikler söz konusu olmuştur. Yeni düzenlemelerde, grev yasakları bakımından daralma söz konusudur ve greve ilişkin süreler, konut hakları, eylem ve propaganda gibi haklar işçi lehine genişletilmiştir. Lokavt da greve karşı bir işveren hakkı olarak yine yasada yer bulmuştur. Bununla birlikte grev hakkı başlı başına bir hak olmaktan ziyade, yine toplu iş sözleşmesi sistemi içerisinde düzenlenmiş olup, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün ülkemize öteden beri yöneltmekte olduğu eleştirilerinin yeni düzenlemelerle büyük ölçüde karşılanmadığı görülmektedir.
The Law No. 6356 on Trade Unions and Collective Labour Agreements which replaced the Law No. 2821 on Trade Unions and the Law No. 2822 on Collective Bargaining Agreements, Strikes and Lock-Outs regulating collective labour relations has combined the previous two laws under a single law, and the new Law has brought about some changes in the collective labour relations. The new Law has limited the scope of prohibitions on strike and extended the rights on, such as duration of strikes, housing, acts and propaganda, in favour of workers. Lock-out has been re-included in the new Law as an employer’s right to strike. Nevertheless, the right to strike, rather than being a right in itself, has remained within the system of collective bargaining agreements, and it can be seen that the criticisms of the International Labour Organization regarding our country have not been eliminated by the new arrangements to a considerable extent.