Makale özeti ve diğer detaylar.
After 1980, in Turkish fiction, postmodernism and thriller have been at the head of prominent genres. Especially when rapid technological improvements, raising effects of media and television on public, rising of pop culture, acceleration of individuation and alienation combined with developing of postmodern cycle, development of detective and postmodern genre also becomes inevitable. On one hand, a postmodern novel appears which systematically uses some techniques and wordings such as intertextuality, metafiction theatricality, pluralism, collage, pastiche, irony, silence, anachr onism etc. On the other hand the thriller, which consists of crime, murder, tension that conditioned a different form in the context of becoming urbanized, individuation, technological developments, outshines as a significant inclination. Ahmet Umit is pio neer of the writers who utilize together these two apprehensions which quite look like different in the way of current techniques, fiction and wording features. In substance Umit, who is shown among the important detective authors of after 1980, synthesizes postmodern techniques with detective stories in his many novels. In this context, at the head of Ahmet Umit’s assessable novels is Bab-ı Esrar which he narrates a current murder inquiry with fantastic transitions within historic, sufic and mystic events as part of ġems-i Tebrizi. In Bab-ı Esra, a detective story that based upon an inquiry of fire and murder sustained in Konya on the eve of 21st century, is appended to murder of ġems-i Tebrizi with postmodern techniques like intertextuality, palimpsest, collage, pluralism and metafiction. So an important example of postmodern whodunit emerges.Key Words: Ahmet Umit, Bab-ı Esrar, Whodunit, Postmodernism.
Türk romanında, 1980 sonrası dönemde öne çıkan türlerin başında postmodernizm ve polisiye gelmektedir. Özellikle teknolojideki hızlı gelişmeler, medyanın ve televizyonun toplum üzerinde artan etkisi, pop kültürün yükselişe geçmesi, tüketimi önceleyen yaşam anlayışı, hızlanan bireyselleşme ve yabancılaşma dünyada gelişen postmodern dalganın yansımaları ile birleşince polisiye ve postmodern gibi türlerin gelişmesi kaçınılmaz olur. Bir taraftan metinlerarasılık, üstkurmaca, oyunsuluk, çoğulculuk, kolaj, pastij, ironi, susku, anakronizm, palimpsest vb. bir dizi tekniği, anlatı biçimini sistemli bir biçimde kullanan postmodern bir roman doğar. Öte taraftan kentlileşme, bireyselleşme, teknolojik gelişmeler bağlamında değişik bir forma bürünen suç, cinayet, gerilim gibi öğeleri içeren polisiye roman, öne çıkar. Kullandıkları teknikler, kurgu ve anlatım özellikleri bakımından birbirine oldukça uzak gibi görünen bu iki anlayışı bir arada kullanan yazarların başında ise Ahmet Ümit gelir. Esasında 1980 sonrasının önemli polisiye yazarları arasında gösterilen Ümit, birçok romanında postmodern teknikleri polisiye hikâyelerle sentezler. Ahmet Ümit’in bu bağlamda değerlendirilebilecek romanlarının en önemlisi ise bir cinayet soruşturmasını, fantastik geçişlerle Şems-i Tebrizi bağlamındaki tarihi, tasavvufi ve mistik olaylarla iç içe anlattığı Bab-ı Esrar’dır. Bab-ı Esrar’da, 21. yüzyılın eşiğindeki Konya’da sürdürülen bir yangın ve cinayet soruşturmasına dayanan polisiye hikaye, metinlerarasılık,palimpsest, kolaj, çoğulculuk, oyunsuluk gibi postmodern tekniklerle Şems-i Tebriz’inin öldürülmesine ulanır. Böylece ortaya postmodern polisiyenin önemli bir örneği çıkar.