Makale özeti ve diğer detaylar.
Globalleşen dünyamızda sınırların önemi gittikçe azalmaktadır. Teknolojik gelişmeler birçok imkânı girişimcilerin ve yatırımcıların hizmetine sunmakta, internet ve benzeri gelişmeler uluslararası mal ve hizmet sunumunda rekor artışlara neden olmakta ve mal ve hizmet sunumu eskiye göre daha karmaşık bir yapıda cereyan etmektedir. Bu ortamda ulusal şirketler pazar paylarını büyütmek ve daha etkin rekabet imkânları elde etmek amacıyla, gerek farklı ülkelerde yaptıkları yatırımlar, gerekse uluslararası şirketlerle yaptıkları evlilikler yoluyla çok uluslu nitelikte şirketlere dönüşmektedir. Tüm bu gelişmeler farklı ülkelerde hizmet ve mal sunan uluslararası şirketlerin faaliyetlerini sürdürmeleri sırasında ortaya çıkan ihtilaflarda, kendilerini hukuken güvencede hissetmeleri ihtiyacını doğurmuştur. Zira çok uluslu şirketlerin faaliyet gösterdikleri ülkelerin iç hukuk sistemine göre işlem yürütmek zorunda olmaları, ilgili ülkenin ulusal yargısının tarafsızlığına güvenememeleri sorununu da beraberinde getirmiştir.