Makale özeti ve diğer detaylar.
Kamu idareleri, mal ve hizmet alımları ya da yapım işleri dolayısıyla gerçek ya da tüzel kişilerle sözleşme yapmakta ve borçlu sıfatı ile ödeme yükümlülüğü altına girmektedirler. Alacağın temliki, alacaklının tasarrufi bir işlemi olup sözleşmede aksi belirtilmedikçe, borçlunun, başka bir deyişle idarenin rızasına bağlı değildir. Bu sebeple, alacağın temliki ile karşı karşıya kalan bir idare, alacağı devralan üçüncü kişiye karşı borçlu haline gelir. Uygulamada, kamu idareleri ile yükleniciler arasında çeşitli anlaşmazlıkların ortaya çıkmamasını sağlamak ve alacağın temliki kurumunun suiistimalini önleyerek kamu yararını koruyabilmek amacıyla, idare ile asıl alacaklı arasında yapılan ilk sözleşmede temliki sınırlayan veya yasaklayan bazı maddelerin konulması elzem görünmektedir.
Public entities sign contracts with real and legal persons for purchases of goods and services, or construction works; and incur liabilities as debtor. Unless otherwise is stated in the contract, assignment of receivables is under the discretion of the debtee, not of the debtor, namely, the public entity. Therefore, an entity faced with an assignment of receivables becomes indebted to the third party that takes over the receivables. In practice, adding certain clauses that limit or prohibit assignment to the initial contract signed between the entity and the debtee is considered as necessary in order to avert conflicts between the entity and the contractor and to protect the public interest by preventing abuse of the assignment of receivables concept.