Makale özeti ve diğer detaylar.
Maksimus The Confessor, yedinci yüzyılın faal Ortodoks mistik ve teologlarından en önemlilerinden biridir. Hayatının büyük bir kısmını manastırda geçirmiş olmasına rağmen bu hayat tarzı onun zamanında devam eden Kristolojik tartışmalara katılmasına engel olmadı. Bu tartışmalarda, İsa'da iki iradenin (beşeri ve tanrısal) ve iki eylemin (beşeri ve tanrısal) bulunduğunu (dyolet kristoloji) savundu. Savunduğu bu düşünce, imparatorluğun tebaasını bir arada tutmaya yönelik siyasetine uygun dini bir düşünce değildi. Bu yüzden de önce sürgün ve daha sonra mahkum edildi; işkenceye maruz bırakıldı. Maruz kaldığı bu işkencenin sonucu olarak 662'de öldü. Ölümünden sonra, imparatorluğun savunduğu siyasi görüşe uygun olarak Kristolojik anlayışı da değişince II. İstanbul Konsili'nde (680-81) düşüncesi resmi Kristolojik görüş olarak kabul edildi.
Maksimus The Confessor and his Dyothelit Christology Maximus the confessor is one of the most important and active Orthodox mystic theologians of the seventh century. He lived in a monastery as a monk for the most of his life,but this did not prevent him fromgetting involved in the discussions of Christology which was also a topic of discussion during his time. He defended dyothelit Christology, that there is in Christ two wills (divine and human) and two actions (divine and human) together. Due to this belief, he was first exiled, then imprisoned and tortured because of his thoughts and beliefs which conflicted with the religious politics of the emperor of the time. As a result of the torture he endured, he died in 662. After his death, his faith and belief of dyothelit Christology was accepted by Second Council of Constantinople as the official faith of the orthodox and the empire.