Makale özeti ve diğer detaylar.
Avrupa Topluluğu ve Türk Rekabet Hukukunda, fiyat ayrımcılığı eylemlerinin değerlendirilmesi konusunda karısıklık olduğu düsünülmektedir. Söyle ki, hakim durumdaki firmaların amacı ve etkisi itibarıyla, birbirinden farklı nitelikteki birçok eylemine ayrımcılık kuralları uygulanmaktadır. Bu durum, rekabet üzerindeki etkileri birbirinden değisik olan farklı eylem türlerinin, olayın sartlarına ve bünyelerine uygun analiz biçimleri çerçevesinde değerlendirilmesi yerine, yeknesak bir sekilde değerlendirilmesine neden olmaktadır. Böylece, aslında rakipleri dıslayıcı nitelikte olmayan ve rekabeti ihlal etmeyen eylemlerin, kötüye kullanma olduğuna karar verilebilmektedir. Ayrımcılık kurallarının her iki hukuk sisteminde de gerektirdiği ispat standardının düsük olması nedeniyle, ihlal tespitinde bulunulması kolaylasmaktadır. Bir baska ifadeyle, değerlendirmelerde rakiplerin dıslanması yerine, alıcılardan bazılarının, diğerlerine göre rekabette dezavantajlı konuma düsmesi kosulunun aranması, ihlal tespitlerini kolaylastırmaktadır. Kanımızca karısıklık, fiyata dayalı dıslayıcı kötüye kullanma eylemlerinin önemli bölümünün, fiyat ayrımcılığı unsuru içermesinden kaynaklanmaktadır. Ancak ayrımcılık unsuru içeren her eylem biçiminin, fiyat ayrımcılığı adı verilen kötüye kullanma eylem türü kapsamına girmediği düsünülmektedir. Dolayısıyla fiyat ayrımcılığı unsuru içeren bütün dıslayıcı eylemlere, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 6 (b) veya mehaz, Avrupa Birliği'nin Đsleyisine Đliskin Anlasma'nın (kısaca: ABĐA) 102 (c) hükümlerinin uygulanmasının doğru olmadığı düsünülmektedir. Nitekim fiyat ayrımcılığı eylemlerinin, refah üzerindeki etkilerinin tartısmalı olması, ilgili hükümlerin uygulama kapsamlarının fazla genisletilmemesi gerektiği iddiasını destekler niteliktedir.
We opine that, there is confusion in the assessment of the price discrimination conduct in the Competition Law systems of the European Community and Turkey. The reason of the confusion is the application of the discrimination rules to conducts which differ from each other, regarding their objectives and their effects on the competition. This causes a uniform assessment, instead of a case by case approach and the application of the conduct specific tests. As a result of this, one may prohibit a conduct, which doesn\\\'t have exclusionary effects, accordingly doesn\\\'t restrict the competition. The low standard of proof that the discrimination rules requires, simplifies the determination of the infringement decisions in both of the law systems. In other words, the requirement of placing the trading parties at a competitive disadvantage, instead of the requirement of excluding the competitors, simplifies the infringement decisions. We believe that, the confusion arose from the fact that, most of the price based exclusionary abuses includes some kind of a price discrimination element. However, we opine that the price discrimination, as an individual abuse type, doesn\\\'t include such conducts. Accordingly, the application of the Article 6 (b) of the Turkish Competition Act and its reference Article 102 (c) of the Treaty on the Functioning of the European Union (TFEU) to the all types of the price discrimination conducts may not be accurate. As a matter of fact, the controversy on the welfare effects of the price discrimination supports the argument that the application scope of the above mentioned articles shall not be expanded.