Makale özeti ve diğer detaylar.
Ulaşabildiğimiz kadarıyla en erken XVI. asrın ortalarından itibaren, aynen batılı vampirlere benzeyen Osmanlı "cadı"ları vardır. Rumeli'de gayrimüslim milletlerdeki muhtelif inanışların etkisi altında şekillenmiş bulunan "cadı"ların varlığından çok, Osmanlı Devleti'nin bunlara karşı takındığı tavır ilginçtir. Şeyhülislamın onayını arkasına alan devlet, mezarların açılmasına ve açılan mezarlardaki cenazelerin her türlü yok edici işleme tabi tutulmasına izin vermektedir. Hatta XIX. asrın ortalarına gelindiğinde artık, "cadıcılar" ya da "cadu üstadları" adı altında ücretlerini devletten alan bir zümre dahi mevcuttur. Osmanlılar'ın cadılara karşı yaklaşımını, özellikle batılı araştırıcıların nazarında olduğu gibi, koca bir devletin boş işlerle meşguliyeti şeklinde mi değerlendirmeliyiz? Yoksa bu yaklaşımın arkasında bir gerçeklik mi aramalıyız? İkinci yolu tercih ederek başladığımız çalışmamızda, Osmanlılar'ın cadılara karşı mücadelesinde göçün önemli bir etken olarak yer aldığı neticesine vardık. Osmanlı Devleti'nde, yerlerini değiştirebilmek için kabul edilebilir bir bahaneye ihtiyacı olan insanlar yeterince sağlam birer bahane oldukları düşüncesiyle cadıları öne sürmüşlerdir. Bu durumda devlet, insanların yerlerinde oturmalarına verdiği önem ölçüsünde cadıları da önemsemek zorunda kalmış, böylece zaman içinde gelenekselleşecek olan batılı tarzda bir cadı yok etme merasimi ortaya çıkmıştır.
Sources reveal that starting from mid 16th century there were Ottoman 'witches', or 'cadıs' similar to western vampires. Rather than concentrating on the 'existence' of the witches, an understanding that was shaped according to the various beliefs of the non-Muslim populations in Rumeli (the Balkans), the main concern of this paper will be the response of the Ottoman State. The state which received the approval of the Sheikhul Islam (the greatest authority in religious matters in the State) allowed the graves to be opened and the bodies to be subjected to all kinds of mutilating treatments. On looking at mid-19th century, there is even a category of officers called 'cadıcılar', or 'cadı üstadları' (masters of witches) who received their wages from the state. Should the Ottomans' approach towards 'cadı's be regarded as a case of a great state dealing with petty disturbance, as western researchers seem to claim? Or should we seek a greater reality behind their mode of action? This study has taken up the second approach concluding that migration patterns have played a significant role in Ottomans' campaign against the 'cadı'. In the Ottoman State, people who wished to be moved to another place, presented the 'cadı's or witches as an excuse to the state. Consequently, the state had to take witches seriously to the extent that they took the movement and migration of people seriously; and with time a ritual developed to destroy witches similar to those existing in the western world.