Makaleler     Dergiler     Kitaplar    

OTAM (Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi)

Yıl 2013 , Cilt , Sayı 34

Makale özeti ve diğer detaylar.

Makale özeti
Başlık :

Being an ottoman vlach: on vlach identity (ies), role and status in western parts of the ottoman balkans (15th-18th centuries)

Yazarlar :
Yazar kurumları :
University of Zagreb1
Görüntülenme :
822
DOI :
Özet Türkçe :

Following the Ottoman conquest of the Balkans, the Vlachs, still a largely nomadic and semi-nomadic population, made special arrangements with the conquerors. They served as a colonising force in newly conquered areas, manning auxiliary military units such as voynuks and martoloses, etc. In exchange, the Ottomans granted the Vlachs wide exemptions and autonomies that made them significantly different from the ordinary subject population – re‘âyâ. During the course of time, with centralisation and changes to state structure, the economic system and military organisation occurring, many of the services that the Vlachs used to provide for the Ottomans, became superfluous. As a result, the 1520’s saw the beginning of Vlach sedentarisation and a reduction of their privileges. By the end of the 16th century, these privileges resulted in the majority of Vlachs’ social standing being equalled to that of the filuricis, and later with ordinary re‘âyâ peasants.

The Vlach response to the pressure of the state was threefold: (1) rebellion and migration to enemy territory, (2) acceptance of new realities and the loss of Vlach quality, and (3), assimilation with the “ruling people” by means of Islamisation. The 18th century, on the other hand, witnessed the rise of “conquering Orthodox merchants,” originally Vlachs, who distinguished themselves through wealth acquired in international trade. Despite their success, however, they once again, relatively quickly assimilated into host societies, following the fate of their nomadic predecessors.

Özet İngilizce :

Balkanlarda Osmanlı fetihlerinin ardından, hala geniş ölçüde göçebe ve yarı göçebe olan Eflaklar, fatihlerle özel bir anlaşma yaptılar. Yeni fethedilen bölgelerde kolonizatör güçler olarak, voynuklar ve martoloslar gibi yedek askeri kuvvetler olarak hizmet ettiler. Bunun karşılığında Osmanlılar Eflaklara, geniş muafiyetler ve muhtariyetler bağışlamış ve bu durum onları sıradan tabi halktan - re‘âyâ’dan önemli ölçüde farklı kılmıştır. Zaman içinde, merkezileşme ve devlet yapısında, ekonomik sistemde ve askeri teşkilattaki değişimlerle birlikte Eflakların verdiği hizmetler gereksiz hale geldi. 1520’lerde yüzyılın sonlarına kadar sürecek olan Eflakların yerleşik hayata geçiş ve muafiyetlerinin azaltılma süreci başladı ve Eflak çoğunluğu ilk once filuricilerle ve daha sonra sıradan re‘âyâ köylüsü ile eşitlendi. Eflakların devlet baskısına tepkileri üç başlıktan oluşuyordu: (1) ayaklanma ve düşman topraklarına göç (2) yeni gerçekleri kabul etme ve Eflak niteliğini kaybetme (3) İslamı kabul etme yoluyla “yönetici halk” ile asimilasyon. Diğer taraftan, 18. yüzyıl uluslararası ticarette zengin olarak öne çıkmayı başarmış olan Eflak asıllı “fatih Ortodoks tücccarlar”ın yükselişine şahitlik etti. Ancak tüm başarılarına rağmen, onlar da oldukça hızlı bir şekilde, göçebe atalarının kaderini takip ederek, ev sahibi topluluk içerisinde asimile oldular.

Tam metin (Türkçe) :
Paylaş :
Benzer Makaleler
Yorum Yap
  • Adınız :
  • Güvenlik Kodu :
  • Yorum :