Makale özeti ve diğer detaylar.
Fransız edebiyatında bazı yazarlar, antik efsanelere yaşadıkları dönemin koşullarına uyarlayarak yeni yorumlar getirmişlerdir. On yedinci yüzyılda Corneille, Racine gibi klasik yazarlar, Antikite yazarlarının ele aldığı mitolojik söylenceleri, eserlerinde çağlarına göre uyarlayarak yeniden ele almışlardır. Yirminci yüzyılda da yazarlar yapıtlarında antik söylenceleri yeniden ele alıp modern çağın okuyucusuna sunmuşlardır. Jean Giraudoux, André Gide, Sartre ve Albert Camus gibi yazarlar, tiyatro yapıtlarında eski yunan söylencelerini yeniden ele alıp yorumlayarak çağlarının olaylarına simgesel olarak çağrışımlarda bulunmuşlardır. Antik söylencelerin tiyatro yapıtlarında ele alınıp sergilenmeleri çok bilinen bir olgudur. Ama romanda söylenceleri ele alıp sunma tekniği, az görülen bir olgudur. Amerikalı romanclar, Herman Melville ve William Faulkner, Rus romancı Dostoïevsky, Çek Yazar Franz Kafka romanlarında bazı temel söylenceleri, farklı görünüm ve yorumlarla yeniden ele alıp sergilemişlerdir. Bu söylence-roman modası, Amerikalı eleştirmen Scott'a şu soruyu sordurmuştur: "Modern edebiyatın başlıca biçimsel sorunu, Natüralizm ile Sembolizm nasıl uzlaştırılmalıdır?" Maddeyi ve eşyanın dış görünüşünü öne çıkaran realizm ve natüralizm ile manayı eşyanın görünmeyen yüzünü ele alan sembolizm aynı düzlemde buluşabilir mi? sorusuna söylence-roman cevap vermektedir. Hem sembolist hem de natüralist-realist öğeler taşıdığından dolayı Albert Camus'nün Veba'sı, bu söylence-roman türüne tipik bir örnek oluşturmaktadır. Bu roman, 1940'lı yıllarda belli bir tarihte, coğrafyada yeri belli olan bir mekânda Cezayir'in Oran şehrinde tarihi kayıtlara göre gerçekte vuku bulmamış salgın hastalık vebanın şehri düşman orduları gibi kuşatıp insanlara nasıl kâbus yaşattığını anlatmaktadır. Bu özel olay, Fransa'nın Alman Nazi askerleri tarafından işgaline, insanlığın maruz kaldığı kötülük sorununa, insanın evrendeki metafizik yalnızlığına, genelde tarihte olmuş ya da gelecekte olabilecek savaşlar ve katliamlara simgesel olarak çağrışımlar yapar. Camus, aslında Antoine Artaud'un 1934 yılında kaleme aldığı Tiyatro ve Veba (le Théatre et la Peste) isimli yapıtından etkilenmiştir. Artaud bu deneme yapıtında tiyatro ile veba arasında benzerlik kurmaktadır. Artaud, tiyatroda oynanan oyunun veba vakası gibi kötülükten daha çok iyilik getirici olduğunu düşünmektedir; çünkü ona göre, tiyatro sahnesindeki gösterinin seyircilerin önünde sergilenmesi insan karakterlerinin açığa vurulmasına, maskelerin düşürülmesine, insanların yalanlarının, miskinliklerinin, alçaklıklarının ve ikiyüzlülüklerini sergilenmesine olanak sağlamaktadır. Camus'nün Veba'yı yazmasında etkili olan bir diğer esin kaynağı, Amerikalı romancı Herman Melville'in Moby Dick isimli romanıdır. Melville'in romanının efsanevi mücadelesinden etkilenen Camus, Melville'in Moby Dick'te sergilediği insanoğlunun kötülüklere karşı mücadelesine benzer coşturucu efsanevi bir yüceliği, Veba'sında sergilemiştir. Camus'nün veba salgınını romanında sembolik sunuşu, zaman ve mekân içinde geçmişi, şimdiyi, geleceği kuşatan bir değere sahiptir. Bu veba sembolü, özelde Almanlar tarafından Fransa'nın, Batı Avrupa'nın işgaline genelde tarihteki bütün totaliter ve yayılmacı işgallere çağrışım yapmaktadır. Aynı zamanda Cezayir Kurtuluş Savaşında Fransızların Cezayirlilere yaptığı işkence ve katliamları ifade eder. Veba'nın bir başka simgesel anlamı, insanın dünyadaki metafizik yalnızlığını ve acı çekmesini ifade etmesidir. Oran şehrinin veba salgını esnasında dış dünya ile irtibatının kesilmesi, saçmanın kapalı dünyasını sembolize etmektedir. Camus Danimarkalı varoluşçu filozof Kierkegaard ve Alman filozof Heidegger'in varoluşcu felsefelerinin etkisiyle saçmalık felsefesindeki başarısızlık deneyimini genişletir. Veba'nın simgesel olarak ifade ettiği insanın evrendeki metafizik yalnızlığı, bir iç sıkıntısı meydana getirir. Bu iç sıkıntısından bilinçlenen insan, silkinip başkaldırarak varoluşunun sırrına erer. Kısaca Camus, saçmalık-başkaldırı düşüncesini, söylence-romanı Veba'da salgın hastalık figürüyle sergilemiştir.
Some writers made new comments on the antique mhytes by adapting them to the their period. In the XVIIth the classic playwriters such as Corneille and Racine took up again the antique mythes treated by the antique writers by adapting them in their works. In the XXth the french writers such as Jean Giraudoux, André Gide, Sartre and Albert Camus interpreted again the antique mythes in their works by making evocations to the events occured in their epoch. Treating and displaying the antique mythes in the theater works is a well known fact, but it is an uncommon fact in the novels. The russian novelist Dostoïevsky, the czeche Franz Kafka, the american novelists Herman Melville and William Faulkner interpreted again some mythes under different aspects in their works. This style of roman-mythe caused that the american critic Stock asked the following question: Is it possible to reconcile the symbolism and the naturalism, what is the principal and formal problem? The novel-mythe gives answer to the question: Do the realism and naturalism giving importance the exterior appearance of the matter and things and the symbolism giving importance to the the invisible aspect of the matter and things come together in the same plane? The novel of Albert Camus, The Pestilence (La Peste) containing both realist–naturalist and symbolist elements constitutes an typical exemple of this novel-mythe. In this novel, Camus relates how the epidemic disease pestilence not occured in reality according to the historical documents, but fabricated fictively by the writer, besieges the algerian city Oran and causes a chaotic situation to the inhabitants as the enemy army did, in a given date, this is to say, in1940's and a given space. This pestilence event evokes symbolically the occupation of France by the german nazi army, the badness problem of the humanity, the human metaphysical solitude in the universe, generally the wars and massacres which occurred in the history or which would be able to occur in the future. Camus has been influenced from The Theater and The Pestilence (le Théatre et la Peste), Antoine Artaud's works. Artaud establishes the resemblance between the theater and the pestilence. He says that the play displayed on scene like the pestilence case brings the goodness rather than the badness because showing the play on scene before the spectators causes to reveal the human characters , drop masks and exhibit the hypocrisy, vileness, lying, lowness, indolence of the human being. Another inspiration source influencing Camus to write The Pestilence(La Peste) is Moby Dick , Herman Melville's work. Camus describes the legendary and enthusiasming struggle of the inhabitants in Oran against the epidemic desease as Herman Melville exhibited the legendary struggle of the monomaniac captain Ahab against the whale breaking off his leg. The fact that Camus presents symbollically the epidemic desease pestilence has a value surrounding the past, the present and the futur in a spatio-temporal dimension. This pestilence symbole evokes especially the occupation of France and the western Europe by the german nazi army, generally all totalitarian and imperialist ocuupations. It also symbolises the tortures and massacres of french army in Algeria where Camus was born, during the Algeria Independence War. Another symbolic meaning of the Pestilence is to express the metaphysical solitude and the suffering of the human being in the universe. The communication interrruption of the algerian city Oran with the world during the pestilence contamination symbolises the closed world of the absurde. Camus being influenced from the existentialist philosophy of the danish philosopher Kierkegaard and the german philosopher Heidegger, enlarged the exxperience of failure in his absurde conception. The metaphysical solitude of the human being in the universe causes a psychological boredom. The human being becoming conscious of this psychological boredom arrives to the existence secret by revolting against the badness. In conclusion, Camus showed his absurde-revolte philosophy by the figure of the epidemic disease in his novel The Pestilence.