Makale özeti ve diğer detaylar.
Bu çalısmada iki farklı radikal demokrasi yaklasımı, Ch. Mouffe’un “çekismeci çoğulcu demokrasi” modeli ile S. Benhabib’in “müzakereci demokrasi” modeli karsılastırmalı olarak incelenmistir. Makalede, bu iki modelin metodolojik ve epistemolojik olarak farklı olmalarına rağmen, siyasal proje olarak birbirlerine benzerlik gösterdiği ve Mouffe’un bunlar arasındaki farklılıkları abarttığı fikri savunulmustur. Her iki düsünür de liberalizm ve demokrasi arasında bir gerilim olduğunu savunmakla birlikte, bu gerilimin kendisinin (Mouffe) ya da bu gerilimin yumusatılmasının (Benhabib) demokratik açılımları mümkün kıldığını iddia etmektedirler. Artan ve farklılasan demokratik talep ve kimliklerin tanınması için liberal değer ve kurumların gerekli olduğu ve fakat farklılıkların ortak eylem alanlarının yaratılmasında liberal değer ve kurumların yetersiz kaldığı ve dolayısıyla demokrasi geleneğinin gelistirilmesi gerektiği her ikisinin de ortak sorunsalıdır. Bu nedenle, birbirlerine karsıt olmaktan çok, siyasal liberalizm çerçevesinde birbirlerini tamamlayan iki model olarak görülmeleri ve liberalizmin demokratiklestirilme çabaları olarak değerlendirilmeleri daha doğru olacaktır.
This study explores and compares two models of radical democracy, namely Ch. Mouffe’s ‘agonistic pluralist’ model and S. Benhabib’s ‘deliberative’ model. It argues that despite their methodological and epistemological differences, these models have similar political implications and the differences between the two are overemphasized by Mouffe. Both theorists maintain that a tension exists between democracy and liberalism, however, they also assert that the very tension (Mouffe) or the efforts to reduce it (Benhabib) fosters democratization. For both theorists, liberal values and institutions are necessary to recognize the ever increasing democratic demands and claims of identity, but they are unable to provide a common ground for the differences; thus democratic tradition must be developed further. Therefore, it is more plausable to take these two models as complementary rather than opposites as they both attempt to democratize liberalism.