Makale özeti ve diğer detaylar.
Savaş alanlarında sağlık hizmeti verecek uluslararası yardım örgütü olarak 1863 yılında Cenevre'de kurulan Salib-i Ahmer'ın işlevinin doğu ülkelerinde geliştirilmesi amacıyla 1868'de İstanbul'da kurulan Mecruhin ve Marda-i Askeriyeye İmdad ve Muavenet Cemiyet-i Osmaniyesi, 1876 yılında Hilal-i Ahmer Cemiyeti adını aldı. Uluslararası anlaşmalar çerçevesinde gelişmelerle etkinlik alanını çarçabuk yaygınlaştıran bu kurum II. Abdülhamit'in baskı yıllarında sessiz kaldıktan sonra 1911 yılında yeniden yapılandı. II Meşrutiyet'in özgürlükçü ortamında gelişip sadece sağlık alanına özgü olmayan etkinlikleriyle ülkenin aydınlanmasına, eşit toplum oluşmasına, ülkenin uluslararası platformda tanınmasına göz ardı edilemeyecek katkıları oldu. Osmanlı İmparatorluğu'nun Birinci Dünya Savaşı yenilgisini izleyen işgallere tepki olarak başlatılan Kurtuluş Savaşı sırasında Merkez ve şubeleriyle ulusal güçlere destek verdi. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda tarihe karışmış olan Osmanlı İmparatorluğu'nun ümmetçi kimliğini yansıtan kurumları yeni ulusal devletin yapısı içinde yer almazken değinilen nitelikleriyle Hilal-i Ahmer Cemiyeti, yeni Türkiye'nin Osmanlı yönetiminden devraldığı ender kurumlardan biri oldu.
Turkish Red Crescent Society was founded in 1863 as the Ottoman counterpart of the Red Cross Society, with the mission of assisting the ill and wounded soldiers on the battlefields. Similar to the Red Cross Society it was to serve the needy without making any religious, national or racial distinctinctions. However, red crescent was chosen for its amblem in order to avoid any reactions from Muslim societies. Red Crescent Society served by delivering health care and treatment to thousands of soldiers on the battlefiends and the civilians away from the front in all the wars Turkey was a party to,. The services of the Society during Ottoman administration surpassed war time medical assistance and covered extending a helping hand to all in destitude. Meanwhile, the society assumed a pioneering role in introducing the long cloistered Turkish women into working life through volunteer or professional nursing. This equipped the Red Crescent with a progressive identity, influencial in the enlightment of the Turkish society. Red Crescent also played a significant role in supporting the nationalists during the Turkish Independence War. With the mentioned qualifications the society became one of the very few Ottoman origin societies to be welcomed into the new Turkish Republic which carefully avoided admitting institutions carrying signs of Ottoman ümmet administration.