Makale özeti ve diğer detaylar.
Ulusçuluk üzerine yapılan incelemelerde en çok incelenen örneklerden biri Fransız
ulusçuluğudur. XIX. yüzyıldan itibaren siyasi tarih ve siyaset bilimi incelemelerinde
sıkça karşılaşılan bir kategorizasyona göre Fransız usulü “ulus” tanımı ırkçılığı dışlayan, bireysel iradeye ve birlikte yaşama isteğine dayalı bir kavrayış üzerine kuruludur. Bu kavrayışa göre Fransız ulusçuluğu ırkçılığı bütünüyle dışlayan, kültürel ulus tanımlarına ise uzak duran bir akımdır. Fransız ulusçuluğunun XIX. ve XX. yüzyıllardaki gelişiminin inceleneceği bu çalışmada bir ideal-tip olarak anlaşılan “Fransız usulü ulus” konusunda ön sürülen yaygın görüşlere yönelik olarak eleştirel bir yaklaşım benimsenecek, olgunun tarihselleştirilmesine ve karmaşık boyutlarının değerlendirilmesine çabalanacaktır. Fransız Devrimi’nden 2000’li yılların başına uzanan iki yüz yılı aşkın süre yazının kronolojik sınırlarını teşkil etmektedir. Eski Rejim’den devralınan ulus anlayışına ise kısıtlı bir yer verilecektir. Bu çerçevede öncelikle Fransız Devrimi’nden XIX. yüzyıl sonuna uzanan dönemde Fransız ulusçuluğunun oluşumu incelenecektir. Gerek halk egemenliği ve yurttaşlık konularına yapılan vurguların önem ve ağırlığına, gerekse ırksal ve etnik referansların şekillenişine bağlı olarak bu dönemin Fransız ulusçu söyleminde görülen değişimler ilk bölümün odak noktasını oluşturacaktır. Fransa’da ulus kavramının 1789- 1815 arasındaki gelişimi genel olarak incelendiğinde, Eski Rejim’in son döneminde şekillenmeye başlayan, “egemen halk”a atıf yapmak için kullanılan ulus kavramının bu
dönemde hızlıca kitlelerce benimsendiği görülür. Başka bir deyişle, eşit olduğu varsayılan bireylerden oluşan bir topluluk olarak ulus kavramı, XVIII. yüzyılda belirli bir yaygınlık düzeyine kavuşmasının ardından, Fransız Devrimi’nin ve İmparatorluk döneminin çeşitli uğrakları içinde kitleler tarafından benimsenmiştir. Bununla birlikte, dönemin ulus anlayışı yalnızca egemenlik sahibi halk ya da yurttaşlar topluluğu olmaktan uzaktır, aynı zamanda kimi ortak kültür ve soy özellikleri taşıyan bir topluluk olarak görülmüştür. İkinci bölüm, 1880’li yılların ortasında antisemitizmin yükselişiyle başlayan süreçten hareketle XIX. yüzyıl sonu ve XX. yüzyıl boyunca Fransız ulusçuluğunun gelişiminin incelenmesine ayrılmıştır. Yüzyıl başından itibaren varlığını koruyan radikal ulusçu düşünceler bu dönemde (Birinci Dünya Savaşı’nın sonuçları ve çeşitli Avrupa ülkelerindeki radikal ulusçu parti ve hareketlerin etkileri gibi çeşitli nedenlere bağlı olarak) önemli bir gelişme göstermiş ve çok sayıda siyasi hareketin oluşumuna zemin hazırlamıştır. İkinci Dünya Savaşı yıllarındaki Vichy Rejimi deneyimi ve onun “milli devrim” ideolojisi basit bir Alman etkisi olmasının ötesinde, Fransız ulusçuluğunun iç dinamiklerinin gelişiminin bir ürünüdür. İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan yoğun göç dalgalarıyla yeniden heterojenleşen Fransız toplumunu “ulus” olarak yeniden tanımlama çabası ve Avrupa bütünleşmesi sürecinde Fransa’da ulusal egemenliğin aşınmasından duyulan endişe, XXI. yüzyılın başına gelindiğinde “milli kimlik” kategorisinin Fransız siyasi yaşamında önemini koruması sonucunu doğurmuştur.
French nationalism is among the main nationalist currents that are referred to within
nationalism studies. According to a widespread categorization that first emerged in
the nineteenth century, the French definition of the “nation” and the subsequent
French-type nationalism are supposed to exclude racist elements, and to take distance towards cultural definitions of nation. The present paper, which aims at analyzing the development of French nationalism in the 19th and 20th centuries, adopts a critical standpoint towards the widespread opinions on “French-type nationalism”. It proceeds with a historicization of the French nationalism and it concentrates on the analysis of its complex and diverse aspects. The chronological boundaries of the present paper are the beginning of the French revolution and the early 2000s. The conception of nation during the Ancien Régime is studied on a limited scale. Within this framework, the first part of the article covers the formation of the French nationalism from the French Revolution to the end of the 19th century. The focal point of this first chapter consists of the transformations in the French nationalist discourse in relation to the importance of popular sovereignty and citizenship-related topics, and to the varying uses of racial and ethnic references. The analysis of the development of the concept of nation in France between 1789 and 1815 suggests that nation as a reference to the “sovereign people” was a concept that was adopted rapidly by popular crowds. However, in the early 19th century, nation wasn’t understood merely as a community of sovereign people or a community of citizens, but also as a community of people sharing common cultural and ancestral features. The second part of the paper covers the vicissitudes of the history of French nationalism from the mid-1880s (a period of significant development of antisemitism in France) to the end of the 20th century. Radical nationalist thoughts, which were present on the intellectual scene since the
beginning of the 20th century, exerted a considerable influence during the subsequent decades, as a result of a plethora of reasons including the consequences of the First World War and the impact of radical nationalist movements and parties in Europe during the same period. This trend prepared the ground for the shaping of several political movements. The Vichy regime experience of the Second World War and its ideology of the “national revolution” were not merely stimulated by the German influence, but they were also a result of the development of inner dynamics of the French nationalism. After the Second World War, the growing heterogeneity of the French nation as a result of the migration movements, as well as the skepticism about an erosion of national sovereignty as a consequence of the European integration resulted in the persistence of the category of “national identity” in French political life.