Makale özeti ve diğer detaylar.
Yeni iletişim ve enformasyon teknolojilerinin kullanılmaya başlanması ve 1970’lerdetüm dünyada yaşanan ekonomik krizin ardından yeni iktisat politikalarının ABD’denbaşlayarak küresel boyutta yayılmasının on yılı olarak anılan 1980’li yıllar, yeni bir döneminbaşlangıcını işaret etmektedir. Refah devletinin çökmesi ve ardından kapitalizminalternatifsiz bir dünya düzeni konumuna gelmesiyle birlikte devletin küçülmesi,özelleştirme ve pazarın egemenliği gibi unsurlar tüm dünyada ön plana çıkmıştır. Bütünbu değişimler emek pazarının yapısını, işin örgütlenme biçimini ve çalışanlar arasındakiilişkiyi de etkilemiştir. Kapitalist emek sürecine ilişkin düzenlemelerle birlikte yeni üretimtarzı, piyasa mekanizması üzerinde yükselmeye başlamıştır. Böylelikle, homojen veucuz işgücü, emeğin yersiz yurtsuzlaşması, artan güvencesiz çalışma koşulları, modernyöneticilik anlayışı, esnek çalışma saatleri ve makineleşmeyle gelen parçalı sistem,emek pazarının temel dinamikleri haline gelmiştir. Yeni çalışma yaşamında süregelenbir diğer değişiklik de, insan kaynakları ve toplam kalite yönetiminin hedeflenerek,sendikaların dışarıda bırakılması olmuştur.Kurumsal yapısı ve üretim örgütlenmesi ile genel ekonomik yapı içerisinde önemlibir yer teşkil eden medya endüstrisi de bu değişimlerden kaçınılmaz olarak payınıalmıştır. Medya çıkarları, yeni düzenin politikalarıyla birlikte belirginleşmekte vekültürel bir pratik olarak gazetecilik mesleği de değişen çalışma anlayışı ve piyasaekonomisinin oluşturduğu yapı içerisinde önemli değişlikler geçirmektedir. O günleredek süregelen geleneksel medya sahipliği yerini büyük sermaye gruplarına bırakmıştır.Mülkiyet yapısındaki bu değişimin sonucunda gazetecilik, grup çıkarları ve güç odaklarıile bağlantılı, toplumsal sorumluluktan yoksun, uzmanlaşmış ve kişisel pazarlıklarınyapıldığı bir meslek haline gelmiştir. Medya sektöründe yaşanan yapısal dönüşümgazetecilerin sahip oldukları hakları koruma, talep ettikleri hakları elde etme ve sendikalörgütlenme konularında gösterdikleri tavra ilişkin bir tartışmayı da beraberindegetirmiştir. Dolayısıyla bu çalışmada gazetecilerin sendikal örgütlenme pratiğini nasılkavramsallaştırdıkları tartışılmaktadır. Bu çalışma, 150 sendikalı, 135 sendikasız olmaküzere ulusal medyada çalışan 285 gazeteciye uygulanan anket çalışması ile farklı statüve kurumlardaki 35 gazeteci ile derinlemesine mülakatı kapsayan alan araştırmasınınsonuçlarını sunmaktadır. Mevcut yasaların, sektörün genel yapısının, gazetecilerinörgütlenme korkularının yanı sıra gazetecilerin sınıfsal algıları ve sosyo-ekonomikstatülerinin de sendikasızlaşma sürecinde etkili olduğu bu çalışmanın temel sonuçları arasındadır. Dolayısıyla gazeteciler, Marx’ın deyimiyle “kendi için sınıf” konumunageçmedikleri sürece sendikal örgütlenmeler onlar için bir anlam ifade etmediği gibivarlığını koruması da gittikçe güçleşmektedir. Gazetecilerin sendikal örgütlenmeye dairöznel bakışlarının ortaya konulmaya çalışıldığı bu çalışmada Marx’ın “kendinde sınıf”(class in itself) ve “kendi için sınıf” (class for itself) kavramlarına birer metafor olarakbaşvurulmuştur. Dolayısıyla gazetecilerin nesnel ve öznel sınıf durumlarının da sendikalörgütlenme sürecine bakışlarını etkilediği, bu çalışmanın temel sorunlarından biridir.Bu çalışmada geleneksel yazında yer alan “burjuvazi-proletarya” şeklindeki keskinkutuplaşmadan yola çıkılmamakta, sınıf kavramı “dinamik” bir çözümleme düzeyindeanlamlandırılmaktadır.
The 1980s as a decade is characterized by the proliferation of new information andcommunication technologies as well as the expansion of US-led economic policyfollowing the economic depression of the 1970s. Deregulation, privatization and thewithdrawal of the state from many areas due to the disintegration of the welfare statemodel were all common all around the world. All these significant changes affectedthe structure of the labor market, the work organization and the framework for theemployment relationship. Along with new regulations of capitalist labor process, thenew mode of production started to rise on the market. Thus, homogeneous and cheaplabor, professional management system, deterritorization of labor, flexible working andfragmented system as a result of mechanization are the main components of labormarket. Professional practices, new career models with low job security and humanresources departments gave rise to increase individual responsibility instead of unionsin managing careers and knowledge based power in the industry.As with any industry in the world, the organization of the media has dramaticallychanged since the 1980s, the most important being the alteration of media ownershippatterns. Indeed, in Turkey, the traditional media proprietors who were also journaliststhemselves replaced by big trustees. This followed by journalists giving priority to theinterests of the media proprietors’. Thus, the media became a hegemonic tool andjournalists accepted working under the ideological pressure with the belief that theycould not be successful unless they played the game according the rules. It was withthese changes that the deunionization has emerged. Bosses aimed at decreasing thepower of the union at the workplace and neutralize workers’ reaction. This studypresents the results of a field study consisting of a survey of 285 journalists amongwhich there are unionized as well as non-unionized members and in-depth interviewswith 35 journalists who occupy posts such as editors, chief editors or managers. The study reveals that most journalists choose not to become a member of a uniondue to the fear of losing their jobs. Factors such as the structure of the media, theemployment legislation and the organization of the unions are also important inunderstanding the journalists’ conception of unionization. Furthermore, the lackof class consciousness among journalists also causes denunionazation in the mediasector. Today, most journalists believe that they belong to the elite class of the societyjust like the media proprietors. As a result of this, it becomes inevitable for them torepresent their bosses’ class and act according to the media group’s expectations andbusiness interests. Therefore, if journalists do not achieve the position of “class foritself” to follow Marx, the union will not have any meaning for them and it will be ableto protect its presence, either. Marxian concepts of “class in itself” and “class for itself”were applied as metaphors in this study which aims to show subjective and objectiveconceptions of journalists about the union. Therefore, that objective and subjectiveclass status of the journalists affect their conception about unionization is one of themain problems of this study. A severe polarization such as “bourgeoisie-proletariat” inthe traditional literature is not the starting point for this study and the class concept isgiven a meaning through “dynamic” analysis.