Makale özeti ve diğer detaylar.
Kentsel dönüşüm projeleri, yoksulluk ve çöküntü alanlarını ortadan kaldırmak, seçilen kentsel bölgeleri daha çağdaş, daha güvenli hâle getirmek ve konut açığını kapatmak gerekçelerine dayandırılmaktadır. Söz konusu alanların eski sakinlerinin uzaklaştırılıp yeni rant alanlarına dönüştürülmesi, bu alanların orta ve üst gelir gruplarına aktarılması biçiminde işlemektedir. Böylelikle kapitalist birikim sistemi içinde tutunamayanlar, düzenli ve güvenceli işi ve buna bağlı olarak da geliri olmayanlar formel kentsel alanın dışına itilmektedir. Neoliberal politikaların mekândaki izdüşümüyle dönüşüm yaşayan kentlerde dönüşüm salt konutlarla başlayıp sonlanmamakta, emeğin üretiminden ulaşıma, eğitim olanaklarından mekânın cinsiyetine kadar farklı ancak birbiriyle etkileşimli dönüşümler yaşanmaktadır. Bu dönüşen dünyanın yeni yapısı kentin egemen gruplarının beklentilerini ve isteklerini karşılayacak şekilde biçimlenirken bir takım kentsel unsurlar kentin istenmeyen yüzleri olarak yenilenmekte, dönüştürülmekte ya da kentsel mekândaki varlığına son verilmektedir. Kentin mekânsal dönüşümü kadar sosyal dönüşümünde de yansımalarını bulan bu tutum, kendiyle uzlaşmayan, uyumlaşmayanları dışlamakta, ötekileştirmektedir. Bu şekilde yürütülmekte olan kentsel dönüşüm süreci, toplumu birörnekleştirme çabalarının mekâna yansıyan hâli olarak görülebilir. Birörnekleştirme sürecinde yitirilenler mekânla sınırlı kalmamakta, kültürel birikim de yenilenen mekânın sınırlarında eritilmektedir. Geleneksel kültüre ait olmayan kalıpların dayatılmasıyla başlatılan bu dönüşümde, öncelikle çöküntü alanları diye tanımlanan alanlarda yaşayan "ötekiler" toplumsal yapının dışına çıkartılmaktadır. Bu dışa çıkartma işlemi, toplumsal tabakalaşmanın en alt sınıflarından ve hatta öncelikle tabakalaşma dışı, sistemle bütünleşik yaşamayı reddeden gruplardan başlatılmaktadır. Kocaeli'deki kentsel dönüşüm uygulamaları da bu kurgudan farklı yürütülmeyip burada da ilk olarak gecekondu alanları yıkılmış ve pek çok başka kentte olduğu gibi, ilk yerinden edilenler Çingeneler olmuştur. Bu çalışmada, Kocaeli ilinde sürdürülmekte olan kentsel dönüşüm projeleri ile yerinden edilen ve edilecek olan, kayıt dışı ekonomide tanımlanan marjinal işlere sahip Çingene nüfusunun gerek kent içindeki var oluşları, kimlik kurma ve koruma halleri, öteki tarafından konumlandırılışları, sosyo-ekonomik yapıları ve beklentileri, yerinden edilme süreçleri, gerekse ekonomik gelir düzeylerine ve kimliklerine bağlı olarak yeniden yerleşme koşulları, iki yıla yakın bir süre için İzmit ilçesinde sürdürülen alan çalışmasının bulguları ışığında tartışılmıştır. Çalışma, Çingene nüfusunun yoğun olduğu dört mahallede gerçekleştirilmiştir. Bu mahallelerden ikisi kentsel dönüşüm projesi kapsamına alınmış ve yıkımlar iki yılı aşkın bir süre önce başlamıştır. Diğer iki mahallede ise henüz bir yıkım yoktur ancak buralar da dönüşüm projesi içinde değerlendirmeye alınacaktır. Yoksul ve çok yoksul kesimler olarak tanımlanabilecek mahallelerde yapılan görüşmelere göre, mahallelilerin genelinde kendilerine etnik ayrımcılık yapıldığı, toplumun en altındaki kesim olarak görüldükleri, ülkenin asıl vatandaşları olarak kabul edilmedikleri, bir anlamda geri kalanlar tarafından dışlandıkları düşüncesi hâkimdir. Çingeneler arasında işsizliğin yaygın olmasının ve eğitim düzeyinin düşük kalmasının nedeni olarak da bu durum gösterilmektedir. Mahalle sakinlerinin düşük eğitim düzeylerine koşut olarak nitelikli işlerde çalışma olanakları da pek bulunmamaktadır. Marjinal olarak da tanımlanan niteliksiz işlerde istihdam edilmeleri, gelir düzeylerinin düşük ve güvencesiz olması sonucunu doğurmaktadır. Ekonomik koşulları daha sağlıklı ya da yasal konutlarda yaşamalarını engellediği gibi, ekonomik yetersizlikleri ile çocuklarına da nitelikli ve sürekli bir eğitim sunamamaktadırlar.
Based on the grounds of eliminating poverty and blighted areas, making selected urban areas more secure and more modern, and meeting housingshortage, urban transformation projects operate in practice as a conversion of urban areas into new areas of rent by removing their former inhabitants and transferring of those areas to the middle and upper income groups. Thereby, losers of the capitalist accumulation system with no regular and secure work and subsequently income, drop out of the formal urban area. Transformation of urban areas, a reflection of neoliberal policies in space, is not only limited to housing, but also related to a wide range of issues from production of labor to transportation, from the possibilities of education to the gender of spaces. While the new structure of this changing world takes shape in a way that meets the expectations and aspirations of the dominant groups of the cities, some urban elements are renewed, transformed, or given an end in the urban spaces as the unwanted side of city. It reflects the social transformation of city as well as the spatial transformation and it excludes those uncompromising and dissonant sectors of society. This process of urban transformation can be seen as a spatial reflection of social uniformization efforts. In that process of uniformization, the losses are not limited to the space; cultural heritage erodes in the boundaries of the renewed space as well. Starting with the imposition of the non-traditional cultural patterns, "the others", those living in the areas identified as blighted areas, are firstly excluded from the social structure. This operation of exclusion is started from the groups of the lowest classes of social stratification, and even primarily from those out-of-the-strata groups, who refused to live as integrated into the system. Kocaeli province presents no different case from the general application of urban transformation; the first demolished areas are the slum areas, and the first displaced persons are, as in many other cities, Gypsies. In the light of the findings of the research carried out in Izmit town of Kocaeli for a period of two years, this study discusses the condition of the Gypsy population who work in marginal sectors defined in the informal economy and who are displaced or will be displaced by the ongoing urban transformation projects in the province, namely their way of existence in the city, their states of establishing and maintaining their identities, their identification by the others, their socioeconomic positions and expectations, and their displacement process on the one hand, and their re-settlement conditions depending on economic income level and their identity on the other. The research was carried out in the four neighborhoods where Gypsy population is concentrated. Two of these neighborhoods were included urban transformation project and the destruction began more than a period of two years ago. The other two neighborhoods were still not subjected to destruction, but are planned to be included in the project. According to interviews performed in these poor or very poor neighborhoods, the residents believe by and large that they are subjected to ethnic discrimination, regarded as the subordinates of the society, not considered as the genuine citizens of the country, and in a sense, excluded by the rest. This situation of theirs is also claimed as the reason of the widespread unemployment and low education level among them. In parallel with low educational level, they have no much opportunity for qualified works. Marginal unskilled jobs results in lower income levels and precarious conditions for them. Their economic situation inhibits to live in legal and healthier housing conditions and to provide with their children a well-qualified and continuing education.