Makale özeti ve diğer detaylar.
İnşaat sanayii geç kapitalistleşmiş Türkiye’de sermaye birikiminin temel alanlarından birini oluşturmaktadır. Bunun önemli nedenlerinden biri, ekonomik faaliyetlerin ve emeğin yeniden üretiminin fiziksel altyapısını üreten bu sanayiin tüm sektörlere paralel olarak gelişmesidir. Türkiye kapitalizminin macerasında da inşaat sektörü dönem dönem öne çıkan önemli bir sermaye birikim mecrası olarak dikkat çeker. Hem TOKİ'nin hem de genel olarak inşaat sermayesinin şimdiki başlıca hedefi kentsel dönüşüm sürecidir. Türkiye’nin deprem ülkesi olma gerçeğinin altı çizilerek, zoraki olarak başlatılan inşaat faaliyetinin hukuksal çerçevesi “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” ile oluşturulmuştur. Bundan sonra da iç pazara dönük inşaat odaklı birikim modelinin sürdürülmesi gündemdedir. İnşaat sektörünün son on yıla damgasını vuran bu hızlı gelişiminin ve "parlak" ekonomik, siyasi başarılarının karanlık yüzündeki isimsiz kahramanlar ise inşaat işçileridir. Türkiye inşaat sektörünün gelişmesinde ucuz işgücü bir avantaj olarak değerlendirilmiştir. Sayıları, anılan dönemde iki katına çıkan, en fazla iş kazası geçiren, en ucuza, en kötü şartlarda çalıştırılan ve en .rgütsüz durumda olan bu emek kesimi, inşa ettikleri devasa yapıların gölgesinde kalırlar. Türkiye'de inşaat işçilerinin istihdamdaki yerini, istihdam koşullarını, kendilerini kuşatan emek rejiminin özelliklerini ortaya koymaya çalışacağız. Böylece işçi sınıfının gölgede kalan bu kesiminin yaşadığı deneyimin bilinir ve görünür kılınmasına katkı sunmayı amaçlıyoruz.