Makale özeti ve diğer detaylar.
Gün geçmiyorki bir işyerinden, bir maden ocağının önünden çığlıklar yükselmesin. Ölenlerin sayısı eğer haber kanallarında yer bulacak kadar çok değilse, acı dolu haykırışlardan sınıfın bütününün haberdar olması neredeyse imkansız gibi. Sınıfın sesini ortaklaştıracak araçların yokluğunda, bir maçta sakatlanan futbolcunun, eşini aldatan şarkıcının haberleri toplumsal dokunun gözeneklerine nüfuz ediyor. Bırakın bir uzvunu makinelerin azgın dişleri arasında bırakanları, bedenleri toprağın altında aylarca kalanların çığlıkları bile mahkeme koridorlarında sönümlenmekten başka bir seçeneğe sahip olamıyor. Sınıfın bilincine, makinelerin adlarının "canavar" diye kazındığı bir ülke burası1. İster çaresizlik, ister çürümüşlük deyin, ölümlere diğer işçilerin tepkisi boşalan işe kimin gireceğinden öteye gitmiyor/gidemiyor. Her çıkan yasa, tüzük ve yönetmelik işçi sınıfının çalışma ve istihdam şartlarını kuralsızlaştırırken, sermaye gittikçe pervasızlaşıyor, çılgınlaşıyor. Bu, onun gemlerinden boşanmış gerçek doğasıdır.