Makale özeti ve diğer detaylar.
Bu yazı finansallaşma kavramını Türkiye bağlamında ele almaktadır. İktisat literatüründe, finansal alanın reel üretimden bağı msızlaşması, kendi mantığı ile çalışması ve nihayetinde finansal se rmayenin sanayi sermayesi üzerinde hakimiyet kurması çabası olarak tanımlanan finansallaşma, boyutları itibariyle çağdaş kapitalizmin tahammül edemeyeceği noktaya, yaşanılan küresel iktisadi krizle ulaşmıştır. Bu çalışma finansallaşmayı klasik görüşün ötesinde, finansal güdülerin, finansal piyasaların, finansal aktörler ve kurumların ulusal ve uluslararası ekonomik arenada artan rolünü değişen “alışkanlıklar” çerçevesinde değerlendirmektedir. Bu çalışma, Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de de, her ne kadar hükümetlerce finansallaşmaya karşı sınırlama ve yasaklama getirilse de, firmalar ve bireylerin finansal sektör ile bağlarını gittikçe güçlendirdiklerini ve yaptıkları finansal işlemleri çeşitlendirdiklerini ileri sürmektedir. Öte yandan, finansallaşma sonucu ortaya çıkan yeni ürün ve uygulamaların tüm ekonomik birim ve bireylerce iyi anlaşılmasının bu sürecin doğru düzenlemeler ve risk yönetim teknikleri ile doğru yönetilmesi açısından önemli olduğu görüşünün de ancak ve ancak sınırlı çözümler üretebileceği bu yazının eleştirel-analitik çerçevesini oluşturmaktadır.
This article investigates the concept of financialisation within the Turkish set-up. Financialisation is described by economics’ literature as a decoupling process of the financial from the real; and as an effort of financial capital to establish its governance over industrial capital through its own logic, has reached its limits with the global economic crisis to a point whereby contemporary capitalism can no longer bear its fictitious existence. This investigation, asserts that even though there has been restrictions imposed upon financialisation in the world and in Turkey, firms and individuals continue to strengthen their ties with financial instruments and diversify their use of financial operations. This study takes a critical stand against the view that assumes the management of the process of financialisation coımes from by appropriately using risk management techniques and suitable regulations only if individuals and economic units understood the new products and operations that arose as a result of financialisation.