Makale özeti ve diğer detaylar.
İnsan aklı, gerçekliği genelde hep verili dünyanın sundukları çerçevesinde algılama eğilimindedir. Bu nedenle içinde yaşanılan dünya, genelde ezeli ve ebediymiş gibi görülür, geçmiş ve geleceğe hep bu açıdan bakmak gibi büyük bir yanılgıya düşülür. Tarihin ana eksenini süreklilik ve değişim güçleri arasındaki diyalektik ilişkinin oluşturduğu genellikle göz ardı edilir. Değişmeyen tek şeyin değişimin ta kendisi olduğu çoğunlukla unutulur. Bu açıdan bakıldığında günümüz uluslararası ortamında, eylemde bulunan siyasal birimlerin ilişkilerini, etkileşimlerini, ortaya çıkan yapıları, kısaca dünyada var olan siyasal durumu ifade eden ve adına kısaca "uluslararası ilişkiler" dediğimiz olgu da aslında böyle algılanıyor. Dünyada aslında hep bugünkü gibi devletlerin ve onlar arasında savaş-barış yelpazesinde cereyan eden mütekabiliyete dayalı ilişki biçimlerinin olduğu düşünülüyor.