Makale özeti ve diğer detaylar.
Bu çalıĢma, feminist düĢüncenin geliĢiminde önemli bir yeri olan Simone de Beauvoir‟nın, kadını erkeğin yokluğu, eksik ötekisi olarak tanımlayan, rasyonaliteyi erilliğe, duygusallığı ise diĢilliğe eĢitlediğine inanılan Batı felsefesi geleneğine karĢı feminist duruĢunu hatırlatma niyetindedir. Bu çerçevede, Beauvoir‟nın ontolojik ikiciliğin her türünü reddeden, kadınların niçin bastırıldıklarını açıklarken, hakiki anlama ve açıklamanın bastırılanın, tahakküm altına alınanın sesine kulak vermekle mümkün olacağını savunan tavrına yer verilmektedir.
This study aims to call attention to the feminist attitude of Simone de Beauvoir –a key figure in the development of feminist thought– that challenges the tradition of Western philosophy which defines woman as the absence of man and his lacking other and which is believed to equate rationality with the masculine and sentimentality with the feminine. In this frame it deals with Beauvoir‟s thought which refuses ontological dualism of any sort and asserts that it is possible to reach genuine understandig and explanation while trying to explain why women are suppressed only by way of listening to the voice of the voiceless, namely of the suppressed and dominate.