Makale özeti ve diğer detaylar.
Marksizmin yeni düzen vaadini tükettiği, onunla birlikte sol kanat projelerin ağır bir bunalım içine girdiği ve merkezde yer almanın yeni siyasal paradigma veya “üçüncü yol” olarak sunulduğu bir dönemde, güçlü devlet savunusuyla ünlü Alman hukukçu Carl Schmitt içsel tutarsızlıklarına ve çelişkilerine işaret ederek liberalizmin hegemonyasına meydan okudu. Bu yazıda ilkin, çoğulcu, rasyonel ve dışlayıcı olmayan konsensus siyasetini ilerici demokratik bir proje olarak kabul eden, karşıtlıklardan, mücadelelerden ve çatışmalardan arındırılmış bir siyasal alanı demokratik mantığın ilerici hamlesi olarak değerlendiren evrenselci liberalizme karşı yöneltilen bu eleştirinin Marksizmle paylaştığı ortak karakteristikleri ortaya koymaya çalışacağız. İkinci olarak, Schmitt’in Marx okumasına betimsel ve eleştirel bir tarzda odaklanarak, Schmitt ile Marx arasındaki temel karşıtlık noktalarını serimlemeye çalışacağız.
At a time, the promise of a new order of Marxism is exhausted, the left-wing projects enters into a serious crisis and presented as a new political paradigm or "third way" of taking part in the center, German jurist Carl Schmitt, the famous with the defense of strong state, challenged the hegemony of liberalism pointing out internal inconsistencies and contradictions of. In this article, first, I will try to explain the common characteristics shared with Marxism of Schmitt criticism. This criticism are directed against the universalist liberalism that accepts as a progressive project of the consensus politics which are pluralistic, democratic, rational and non-exclusive, evaluates as a progressive move of democratic logic a political space of free of contrasts, struggles and conflicts. Second, focusing in a descriptive and critical manner on Schmitt’s reading of Marx, I will try to show the points of the basic contrast between Marx and Schmitt.