Makale özeti ve diğer detaylar.
Modern felsefenin temel çıkmazlarından bir tanesi, bilen öznenin kendisinden bağımsız nesnel bir dünyayı haklılandırma çabası sürecinde ortaya çıkar. Descartes’tan başlayarak öznenin bilinç içeriğinden hareket eden modern felsefe kendisini çoğunlukla, Hume ve Berkeley’in de göstermiş olduğu gibi, idealizm ve solipsizm “batağına” saplanmış bulur. Kant, ortaya koymuş olduğu fenomen ve kendinde-şey arasındaki ayrım ile modern felsefenin çıkmazına bir çözüm üretme iddiasındadır. Ne var ki, temelde modern felsefenin varsayımlarından kurtulamayan Kant’ın kuramı da bu sebeple idealizm ve solipsizm tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu makalenin amacı Kant’ın uzam görüşünden hareketle, onun idealizm karşısındaki konumunu değerlendirmektir.
One of the basic deadlocks of modern philosophy emerges during the attempt of the knowing subject who tries to justify an objective world which is independent of him. Starting with Descartes, modern philosophy which moves from the content of subject’s consciousness finds itself generally, as shown by Berkeley and Hume, stuck “in the marsh” of solipsism and idealism. With the distinction between the phenomenon and the thing-in-itself, Kant claims to produce a solution for the deadlock of modern philosophy. But, Kant’s theory which fundamentally can not escape the conjectures of modern philosophy, for this reason finds itself encountering with the danger of solipsism and idealism. The purpose of this paper is to evaluate Kant’s position against idealism, by means of his conception of space.