Makale özeti ve diğer detaylar.
Bu makalenin ana amacı, Aristoteles’in sanatın neliği ile işlevi konusundaki görüşünü, bu ikisi arasındaki ilgileri kurarak ve buradaki ortak temellerin neler olduğunu göstererek irdelemektir. Aristoteles’in sanatın işlevi konusundaki derin görüşünün temelinde, onun sanatın neliğine ilişkin düşünceleri ve belirlemeleri yer almaktadır. Bu ikisi arasında kurulacak bağın temelinde ise duyusallığa bağlı sığ bir duygusallık ve yarar etkili sıradan hazlar değil, öğrenme, tanıma, anlama, bilme gibi etkinlikler ve kafaca gelişmiş bir kişinin karakterine ilişkin olan bir beğeninin varlığı yer almaktadır. Öyle ki, Aristoteles, sanata özgü hoşlanmanın ve sanata özgü bilginin özelliği konularında sanatla felsefe arasında benzerlik kurmaktadır. O, bir taklit olan sanat yapıtlarından hoşlanmanın ve bu hoşlanmayla birlikte günlük yaşamdaki duyguların değişerek dönüşmesinin temeline de öğrenme ve bilme etkinliklerini koymuştur. Buradaki hoşlanmaya temel olan bilginin özelliği ise bunun olanaklar bütününe ilişkin bir bilgi olmasıdır. Bu özelliği ile sanat, insana, yaşantılara ve eylemlere ilişkin olan çeşitli olanakların bilgisini vermektedir. Aristoteles’in görüşünde sanatın nesnesinin ve bilgisinin bu şekilde geniş kapsamlı ve felsefi temelli bir özelliğe sahip olması, onun sanatın işlevine ilişkin görüşünün boyutlarını da genişleterek evrensel olana açmaktadır. Aristoteles, sanatın haz vermenin yanında insana olan etkisiyle ilgisinde daha yüksek bir değerin taşıyıcısı olduğuna işaret etmektedir. Ona göre, sanatın üstün değeri, karaktere ve eyleme ilişkin olarak çeşitli zihin durumları yaratabilme ve de insanlarda doğru ve etik olan yönünde bir yatkınlık meydana getirebilme işlevinde bulunur. Makalenin devamında, Aristoteles’in sanatın bu işlevine ve insan üzerindeki etkisine ilişkin görüşünün zengin boyutları, aynı zamanda, katharsis, hamartia, insan sevgisi gibi kavramlarla olan ilgisi de kurularak, gösterilmeğe çalışılacaktır.
The main purpose of this article is to analyse what Aristotle understands by the nature and function of art. By doing this, I am intending to show the interaction between and the common grounds both of them. The basis of Aristotle’s profound view about the function of art lies in his considerations and determinations concerning the nature of art. In turn, the basis of establishing a relation between them lies in the performances such as learning, recognizing, understanding, knowing, and the presence of a taste revealing the character of a mentally educated person, rather than a superficial sentimentalism connected with the sensuality relating to the ordinary pleasures. In such a way that Aristotle draws an anology between art and philosophy as regards to the characteristics of enjoying and knowing which are peculiar to art. For Aristotle, the acts of learning and knowing also constitute the basis for taking pleasure in art which is called mimesis and the basis for the transformation of feelings in everyday life. And the characteristics of the knowledge arising from enjoying refer to a set of possibilities. In this way, the art provides the man with the knowledge of various possibilities with regard to human beings, to their experiences and actions. Thus, the object and the episteme of art with their philosophical ground are, according to Aristotle, very comprehensive so that they broaden the dimensions concerning the function of art by opening them to the universal. In addition to the capacity to give pleasure, the art is, for Aristotle, a conveyer of a higher value in the context of influencing the human beings. Aristotle suggests that the function of art consists of creating various states of mind and giving birth to a predisposition to act right and ethically. In the course of the article I intend, at the same time, to connect Aristotle’s profound view about the rich dimensions of art and its impact on man with the concepts such as katharsis, hamartia, and charity.