Makale özeti ve diğer detaylar.
İnsan, toplum içinde yaşayan bir varlıktır. Bir arada yaşamaya ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç psikolojik olduğu kadar, sosyal ve iktisadî bir gereksinimdir. Bu gereksinimler çeşitli milletlerin, farklı dinlerin, ideoloji ve sistemlerin insanlar arasında kabulünü sağlar. Ebu’l-Hasan Harakânî için bireysel ve toplumsal anlamda dirlik ve düzenliliği kurmanın en önemli yolu hiç şüphesiz, insaniyetçiliktir. Onun düşüncesindeki “insan değeri” ve “insanlık” kavramları, hem Türk insaniyetçiliğinin temelleridir, hem de dil, din, ırk ve mezhep bölüntülerine karşı çıkan evrensel bir nitelik taşımaktadır. Dolayısıyla, Tanrı aşkıyla dolu olan ve bu aşkın topluma yansımasıyla insan sorunlarının çözülebileceğine inanan Harakânî’yi hümanist olarak tanıtmanın yanlış olacağı kanaatindeyiz. Biz bu çalışmamızda Harakânî’ye “insaniyetçi” düşünür, öğretisine de “insaniyetçilik” demenin daha uygun olacağını ortaya koymaya çalıştık.
Human beings live in a society. They need living all together. This need is as much psychological as social and economical. These need enable acknowledgement of various nations, disparate religions, ideologies and systems within the human beings. According to Abu’l-Hasan al-Kharakani, the most significant way of establishing livelihood and orderliness within the individual and social context is undoubtedly humanitarianism. “Human value” and “humanity” concepts in his sense are both the basis of Turkish humanity and also have a universal characteristic standing up to language, religion, race and sectarian strife. Thereby, we are of opinion that it is a mistake to represent al-Kharakani who is filled with love of God and believes to overcome human problems by the reflection of this love on society as humanist. In this study, we have attempted to put forward referring al-Kharakani as “humanitarian” philosopher and his discipline as “humanitarianism”.