Makale özeti ve diğer detaylar.
Felsefe tarihini feminist bakışla yeniden yazma ya da yorumlama girişimleri, çağdaş feminizm araştırmalarında önemli bir yer edinmeye başlamıştır. Bu girişim, temel olarak felsefe tarihinin yeniden ele alınmasını ve feminizm açısından yorumlanmasını amaçlamaktadır. Böyle bir çalışma, feminist kuramların geliştirilmesinde yararlı olabilecek, genel olarak felsefe tarihindeki bazı unsurların açığa çıkarılmasını ve gerektiğinde yeniden yapılandırarak bu unsurlara başvurulmasını içermektedir. Bu bağlamda David Hume, usun rolüne ilişkin açıklamalarıyla çağdaş feministler için önemli bir esin kaynağı olmuştur. Bir "insan bilimi" oluşturmaya çalışan Hume, insanın düşünce, duygu ve eylemlerini güdüleyen, düzenleyen ilkelerin us tarafından belirlenmediği sonucuna varır. Ona göre bu türden ilkeler, insan duyarlılığı, tutkular ve duygularla açıklanabilir. Ancak bu yazıda, Hume'un ahlak yasalarının belirleniminde usun sınırlarına yönelik düşüncelerinin yanı sıra, metafizik ve dinsel dogmalardan arındırılmış bir bilgi kuramı oluşturma girişiminin de önemine dikkat çekilecektir. Bu yapılırken de çağdaş feminist araştırmalarda görüldüğü türden bir yeniden okuma ya da yorumlama yöntemi benimsenecektir; dolayısıyla, yazıda Hume'un tüm bilgi kuramı ya da ahlaka ilişkin bütün saptayımlarına yer vermek gibi yol izlenmeyecektir. Yanlış kadın algısının oluşumunda ve kadının kim'liğinin yanlış belirlenmesinde dinsel unsurların rolüne değinilecek, Hume'un da bu konulardaki görüşleri dikkate alınarak, doğru bir kadın neliği için metafiziksel ve dinsel dogmalardan arındırılmış bir bilgi kuramının etkileri araştırılacaktır.
The attempts of rewriting and reinterpreting the history of philosophy from the feminist perspective have become more important in contemporary feminist studies. This attempt basically aims to re-read the history of philosophy, and reinterpret it from the feminist perspective. This paper involves the disclosure of some facts in the history of philosophy in general, and the recourse to these facts in case of need after their reconstruction, which may be useful for improving the feminist theories. In this context, because of his assertions concerning the role of reason David Hume has become a considerable source of inspiration for the contemporary feminists. While Hume tries to constitute a "science of man," he concludes that the principles organizing and motivating the ideas, feelings and actions of human beings are not determined by reason itself. According to him, principles as such may be understood through the sensibility, passion and feelings of human beings. In this paper, besides his ideas on the limits of reason for determining the moral laws, an attempt for developing an epistemology devoid of metaphysical and religious dogmas too will be taken into consideration. For this purpose, like the majority of the current feminist studies, a practice of re-reading or reinterpretation will be preferred, therefore this paper does not cover Hume's epistemological ideas or his assertions concerning morality as a whole. We will thoroughly examine the role of religious facts for determining the false who-ness of woman, and in a Humean manner, will explore the effects of the epistemology devoid of metaphysical and religious dogmas for the true what-ness of woman