Makale özeti ve diğer detaylar.
A wide variety of fundamental reforms in different spheres of Turkey's institutions were swiftly implemented in a top-down manner in the early years of the Turkish Republic under Atatürk's leadership. The purpose of this article is to critically examine the alphabet and language reforms put into practice in the years between the 1920s and 1930s. Since an analysis of socio-cultural and socio-political context is fundamental to understanding any reform initiatives, the article examines the alphabet and language reforms within the larger social, cultural, and political context within which they were carried out. In order to evaluate these reforms from a broader perspective, the article also scrutinizes the assumptions, beliefs, ideologies, and goals of those politicians or reformers who implemented them.
Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılması üzerine Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde Anadolu'da kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında devletin çeşitli kurumlarında, sosyal ve kültürel alanda birçok inkılâp ve reform yapılmıştır. Bu çalışma, eğitim alanında yapılan en önemli reformlardan olan Dil ve Yazı Devrimlerini çeşitli açılardan ulusal ve uluslararası literatüre dayalı olarak eleştirel bir bakış açısıyla incelemeyi amaçlamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarından itibaren çok hızlı ve seri bir şekilde gerçekleştirilen devrimler, devletin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde yapılmıştır. Bu nedenle, devrimlerin altında yatan gerçek etmenleri ve motifleri anlamak Atatürk'ün arka planının incelenmesini gerektirir. Atatürk, seküler, pozitivist ve Batı'ya dönük bir eğitim veren askeri okullarda öğrenim görmüştür. Atatürk'ün Batı stilinde bir eğitim alması, kendisinin dünya görüşünün şekillenmesinde en önemli bir rol oynamıştır. Batı'yı veya Avrupa medeniyetini çağdaş uygarlık olarak algılayan ve Türk milletinin bu uygarlık düzeyini yakalamasını hedefleyen Atatürk, bu amacını gerçekleştirmek için birçok devrim ve reform yapmıştır. Bu devrimler neticesinde Osmanlı İmparatorluğu'ndan kalan kurumlar kaldırılarak yerlerine Avrupa ülkelerindeki muadilleri kurulmuştur. Türk milletinin ataları Osmanlı'dan devraldığı yaşam tarzını, dünyayı algılama biçimini, düşünce yapısını ve değer yargılarını değiştirerek Avrupa standartlarında yeni bir sosyal yapı oluşturmayı hedefleyen Atatürk, bu amacını gerçekleştirmek için eğitimi bir araç olarak kullanmıştır. Atatürk'ün Batı yönelimli, sekülerist ve milliyetçi bir toplum oluşturma hedefini gerçekleşmek için eğitim alanında yaptığı en önemli reformlardan ikisi Harf ve Dil Devrimleridir. Atatürk'e göre, çağdaş uygarlık düzeyine çıkmanın ön şartlarından birisi yeni yetişen kuşağa Doğu değil, Batı tarzında bir eğitim vermekten ve eğitime milli ve seküler bir yapı kazandırmaktan geçiyordu. Bu amaç doğrultusunda ilk önce Tevhid-i Tedrisat Kanunu çıkarılarak dini eğitim veren tüm okullar kapatıldı, halifelik ilga edildi ve din ve devlet işleri birbirinden ayrılarak devlete seküler bir yapı kazandırıldı. Daha sonra, seküler ve Batı tarzındaki eğitimin önündeki en önemli engellerden birisi olarak görülen, asırlardır Doğu kültürünün ve İslam'ın evrensel sembolü olan Arap alfabesinin kaldırılarak yerine Latin alfabesinin alınması ve yeni Türk Alfabesi olarak adlandırılması kararlaştırıldı. Çok hızlı bir şekilde uygulamaya konulan yeni alfabenin halk tarafından öğrenilmesini kolaylaştırmak amacıyla Millet Mektepleri açılarak Atatürk'ün başöğretmenliğinde okuma-yazma seferberliği başlatıldı. Daha sonra Dil Devrimi yapılarak dilin Türkçeleştirilmesi ve sadeleştirilmesi hareketi başlatılmış, Osmanlıca ve Farsça kökenli kelimeler dilden atılarak yerine yeni kelimeler türetilmiştir. Alfabe ve Dil Devrimlerinin sebepleri ve Türk toplumu üzerindeki etkileri konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Alfabe Devrimini koşulsuz olarak destekleyenlere ve Kemalistlere göre, daha çok sessiz harflerden oluşan Arap harfleri sesli harf gerektiren Türkçe'nin ses yapısına uymuyordu ve öğrenilmesi zordu. Fakat Latin harflerini okumak, yazmak, öğrenmek ve öğretmek oldukça kolaydı. Bu nedenle, Türk halkını cehâlleten kurtarmak ve okur-yazarlık oranını yükseltmek amacıyla Alfabe Devrimi yapıldı. Bu görüşte olanlara göre, Harf İnkılâbının diğer önemli sebebi Türk milletinin Batı toplumuyla bütünleşmesini sağlayarak Türkiye Cumhuriyeti'ni çağdaş Batı medeniyetinin saygın bir üyesi yapmaktı. Kemalistlerin devrime bakış açılarında dikkat çeken en önemli ortak nokta, devrimleri artı ve eksileri ile objektif olarak değerlendirmekten kaçınmaları ve devrimlerin yeni yetişen kuşak üzerindeki olumsuz etkilerini görmezden gelmeleridir. Devrimleri tarafsız olarak değerlendiren yazarlara ve Türk tarihinde ihtisas yapmış yabancı akademisyenlere göre ise bu devrimlerin altında yatan temel etmen, okuma yazmayı kolaylaştırmak ve okur-yazarlık oranını arttırmak gibi pedagojik kökenli endişelerden değil, kültürel, sosyo-politik ve ideolojik sebeplerden kaynaklanmıştır. Bu devrimlerin asıl yapılış amacı, yeni yetişen Türk neslinin İslami mirasla, İslam dünyası ile ve Doğu kültürünü temsil eden ataları Osmanlı ile olan tarihi ve kültürel bağlarını koparmak ve böylece onların yüzünü zorla Batı kültür ve medeniyetine döndürmektir. Kısaca, bu devrimler Batı'nın değerleri üzerine kurulu yeni bir sosyal düzen oluşturmayı hedefleyen Batılılaştırma projesinin bir parçası olarak uygulamaya konulmuştur. Bu proje ile geçmişi ile bağı koparılmış, Doğu kültüründen arındırılmış Batı tipinde bir Türk kimliği oluşturulmaya çalışılmıştır. İşte bu sebeple, Kemalistler gibi Batı medyası da yeni bir Türk kimliği oluşturma çabalarının bir yansıması olan Harf ve Dil devrimlerinden övgüyle söz etmiş ve desteklemiştir.