Makale özeti ve diğer detaylar.
Türk edebiyatında kadınlık, modernleşmeye ilişkin kaygıların ve beklentilerin ortaya döküldüğü bir öz sorgulamanın en önemli bileşenidir. Gerek kadınlık gerekse kadın özgürlüğü üzerine söylenenler ülkedeki sosyopolitik karmaşalardan yalıtılmış bir polemik konusu olarak karşımıza çıkmaz; her iki mesele de dönemin egemen ideolojileri tarafından biçimlendirilir ve politikanın farklı sorunlarıyla yoğrulur. Bu konuların ele alınışında erkek yazarların edebiyat dünyasındaki egemenliği nedeniyle fallosentrik (erkek merkezli) bir dil belirginleşir. Zamanla kadınlığa ilişkin motifler değişse de, fallosentrik dilin kurulmasına temel oluşturan süreçlerdeki devamlılık metinler arasında incelenmesi gereken bir süreklilik yaratmaktadır. Bu yazının amacı, Osmanlı-Türk romanının kanonik (yetkin kabul edilen) metinlerinden hareketle Çağdaş Türk Edebiyatı'ndan örneklere doğru ilerleyerek sözü edilen fallosentrik dile yakından bakmak ve yazarların kadınlık kavramına ve kadın özgürlüğü meselesine yaklaşımlarını ele almaktır. Bu amaçla, alafrangalık eleştirisinin belirgin olduğu Tanzimat romanlarından Felatun Bey ile Rakım Efendi (1875), İntibah (1876) ile alafrangalığın bir ölçüde toplum tarafından kabul gördüğü dönemlere ait olan Araba Sevdası (1896) ve Aşk-ı Memnu'nun (1900) ardından Osmanlı İmparatorluğu'nu Cumhuriyet Türkiyesine bağlayan süreçte yayımlanan Seviyye Talip (1910) ve Kiralık Konak (1922) ile çağdaş Türk Edebiyatı'nın önemli yapıtlarından Fatih-Harbiye (1931), Huzur (1949), Tutunamayanlar (1972), Ölmeye Yatmak (1975) gibi romanlar da ele alınacaktır.
Womanhood in Turkish literature is the key component of a selfquestioning which reveals anxieties and expectations about modernization. Opinions on womanhood and freedom of women do not manifest themselves as polemics isolated from socio-politic turmoils in the country. Both issues are shaped and influenced by the dominant ideologies of the time and different problems of politics. Since men constitute the majority in literary circles, the way this component is handled crystallizes fallocentric discourses. Although the motifs related to womanhood change in time, the basis for the the formation of fallocentric discourses stands and this creates a continuity in texts of different periods, which needs to be examined. The aim of this article is to explore the fallocentric discourses and elaborate on writers' approach to the concepts of womanhood and women's emancipation, setting out from canonical texts of Ottoman-Turkish novel and moving toward contemporary examples of Turkish literature. The analyses of Felatun Bey ile Rakım Efendi (1875) and İntibâh (1876), novels highly critical of the imitation of the European ways, and Araba Sevdası (1896) and Aşk-ı Memnu (1900), novels in which imitation of European ways were somewhat accepted by the public, will be followed by readings of Seviyye Talip (1910) and Kiralık Konak (1922), which were both published during the transition from Ottoman Empire to the Republic of Turkey, and Fatih-Harbiye (1931), Huzur (1949), Tutunamayanlar (1972) and Ölmeye Yatmak (1975), some key novels of contemporary Turkish literature.