Makale özeti ve diğer detaylar.
In the field of film studies, numerous empirical studies and theoretical models in formalist, semiotic and cognitivist paradigms addressed the question of how we understand movies. In this article, the 'cognitivist' paradigm will be taken as basis of theoretical background. Cognitivism looks at general human perceptual and cognitive capacities to deduce understanding of the movies and claims that films prompt audiences to apply situation models to what they see. Situation models are mental representations of the state of affairs described in a written or audio-visual text. Audiences ask themselves what, where, when and why the onscreen events are happening while watching a film. They know the common template structure which consists of an introduction of settings and characters, complicating actions, outcome and ending. This study is designed to address what happens when a film is an art film, of which the narrative line is fragmented so that there is no seamless cause-and-effect storyline. To answer such a question, the contemporary art film Hidden (2005) by M. Haneke was shown to two groups of participants (n:32), one of which was experienced in viewing art movies whilst the other group did not have any such experience. The results show that general world knowledge plays a bigger role than prior viewing experiences.
Filmleri nasıl anladığımız sorusuna biçimsel, göstergebilimsel ve bilişselci paradigmalar içinde deneysel ve kuramsal çalışmalarla cevap aranmıştır. Bu makalenin kuramsal arka planını bilişsel paradigma oluşturacaktır. Bilişselci değerler dizisi filmlerin nasıl anlaşıldığını açıklamak için insanın genel algı ve bilişsel kapasitelerini ele alır ve filmlerin insanların durum modellerini harekete geçirerek anlaşıldıklarını savunur. Durum modelleri, yazılı ya da görsel işitsel metinlerdeki durumların zihinsel temsilleridir. Seyirciler, film seyrederken de gerçekte olduğu gibi kendilerine ne, nerede, ne zaman, neden oluyor diye sorar ve durumları bu soruların cevapları ile anlarlar. Gerçeği algılarken olduğundan başka bir de filmlerin diğer anlatı formları gibi giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşan nedensellikle birbirine bağlanmış olaylardan oluştuklarını bilir ya da varsayar, olaylar arasında mantıklı bağlar kurmaya çalışırlar. Bu makalede ele anlatılacak deneysel çalışma, bir filmin klasik/beklenen anlatı yapısına sahip olmadığı durumda; anlatı çizgisinin parçalı, olaylar arasında nedensellik ilişkisinin belirgin olmadığı sanat filmlerinde seyircinin filmi nasıl anladığını görmek amacıyla yapılmıştır. Bunun için sanat filmlerini bilen, izleyen bir grupla sanat filminin ne olduğunu bilmeyen ve hiç izlememiş olan iki grup katılımcı (n:32) bir ön teste tabi tutularak oluşturulmuş ve onlara Michael Haneke'nin Saklı filmi seyrettirilmiştir. Katılımcılar filmi seyrederken durum modellerinin unsurları ile ilgili soruları cevaplamışlardır. Sonuçlar, seyircilerin filmleri anlamak için film seyretme deneyiminden çok genel dünya bilgilerini kullandıklarını göstermektedir.