Takriben iki asırdır süregiden ve zaman içinde geçmişle radikal kopuşlara sahne olan modernleşme tecrübesinin yapısal bir sonucu olarak bugün Türkiye felsefe ve sosyal bilim çalışmalarının Batımerkezli bir bilgi üretim minvaline tabi olduğu vakadır. Bu kurumsal ve söylemsel meselenin arkasında cevaplanmayı bekleyen bir soru yatar: “Batı” denilen muhayyel coğrafi-tarihî yer ve zamanda üretilen bir kavram, bir teknik veya bir kurumun kullanılması kategorik olarak bağımlılık ve taklit anlamına gelir mi? Bu makale, bu meseleden yola çıkarak bilgi meselesinin tarih tasavvuruyla nasıl yakından alakalı olduğunu göstermeye ve bugün müesses bir yapısal mecburiyet olarak maruz kalınan Avrupamerkezci tarih anlatısını ve meşru bilginin kaynağına dair modernist önkabulleri sorgulamaya açmayı amaçlamaktadır. Tarih ve bilgi, sahih bir failliğin kendisini kurduğu zeminin birbirini açıklayan ve işaret eden başlıca iki mevzudur. Türkiye’ye özgü bir bilgi üretim alanı, ancak “Doğu-Batı” gibi siyaseten kurgulanmış temsiller bir kenara bırakılarak tarih meselesini Avrupamerkezcilikten azade bir minvalde düşünmekle mümkün olabilir.