Makale özeti ve diğer detaylar.
Türkiye’de Cumhuriyet idaresi kurulurken yeni bir insan tipini de yaratarak adeta yeni bir “ulus insasını” hedeflemislerdi. Bu yeni insan batılı, cumhuriyetçi, laik, biraz milliyetçi, biraz Türk olacaktı. Dindar Sünni istenmiyor, ama alevi veya dönme de istenmiyordu. Asırı milliyetçilik reddediliyor, ama Kürt, Çerkez ve Arap gibi unsurlar de ulus insası için kabul edilmiyordu. Bunlar suçlanan bir üslup ile anılıyorlardı. Etnik kökenler zaman zaman ırkçı yaklasımlarla, dinî ve mezhebî kökenler de dinci ifadelerle anlatılıyordu. Bunların dısında avam sınıfı ve partili olmayanlar da bu sayılanlarla birlikte ötekilestiriliyordu. Bu yeni insan CHP’li, Türk, Müslüman, Sünni, laik, batılı ise makbul vatandas sayılıyor; muhalif partili, muhalif ideolojili, gayri Türk, dindar, dönme, Alevi ve doğu değerlerinde yasayan biri ise dıslanıyor. Bu haliyle ülkenin tamamına hükmeden ve bütün kurumlarda temsil edilen tek parti ülkedeki insanların büyük çoğunluğunu karsısına almıs bulunuyordu. Dolayısıyla halkla kendisinin arasına kalın bir duvarı kendisi örmüs oluyordu
During the construction of republican government a new kind of citizen had wanted to be created to reconstruct the nation. That new kind of citizens had been conceived as westerner, republican, secular, rather nationalist and rather Turkish. Religious Sunni citizens weren’t desired notwithstanding Alevi nor dönme. Chaunivism was rejected but Kurds, Circassians or Arabs were not desired in that reconstructed nation, either. They were mentioned as accused. Sometimes etnic backgrounds were explained by racist approaches and ecclesiastical backgrounds were mentioned by religious expressions. The common herd and people, who were not member of party, had been othering, too. This new kind of people were wished to be member of RPP, Turk, Muslim, Sunni, secular, but not member of opposing party, non-Turkish, religious, dönme, Alevi nor orriental, because those were accepted as “other”. In this stuation One Party, that dominated all the country and was represented at all institutions, was against to a large part of the population. Consequantly, he had built a thick wall against to public by himself.