Makale özeti ve diğer detaylar.
Tanzimat dönemi düşünce hayatı içinde önemli bir kişilik olan Ali Suavî, Türkçülükten İslamcılığa, laisizmden batıcılığa kadar farklı düşünsel ve ideolojik hareketler adına faaliyet göstermiş bir aksiyoner ve düşünür olarak varsayılır. Üyesi olduğu idari, toplumsal ve kültürel oluşumlar içindeki konumuna süreklilik kazandıramamıĢ olmasından ve takipçilerinin, kendisinin de içinden geldiği halktan oluĢmasından dolayı, düĢünceleri, olaylı ölümünden sonra sürdürülmemiştir. Sınırları zorlayan bazı tutum ve düĢüncelerinden dolayı lehinde ve aleyhinde oldukça çeliĢik yargılara varıldığı için tarihe bulanık bir portre olarak kaydedilmiştir. Bu makalede, Suavî’ye bakışların bu denli çeĢitlenmesinin gerisinde yatan temel etmenler analiz edilerek, onun bütünlüklü bir portresi ortaya konmaya çalışılmaktadır.
Ali Suavî, one of the considerable thinkers in the Tanzimat era, is supposed to be an activist and thinker who worked for various ideological and intellectual movements from Turkism to Islamism and laicism to westernisation. Due to his inability to bring continuity to his positions that he took part in and that his followers were common like him, his works and thought could not be carried on after his eventful death. He is not only recorded into the history as an ambiguous figure on account of some of his behaviours and thoughts that forced the boundaries but also he is the one to be targeted by contradictory prejudices, both for and against. The purpose of this article is to analyse the main causes of such variations in opinions about Suavî and with this to present a complete portrait of him.